25 Şubat 2009 Çarşamba

Dua


Sizde eminim ki benim gibi görüntüleri izlemekten, internetten takip etmekten kendinizi alamıyorsunuz. Kırılmış bir teneke oyuncak gibi bu sabah toprağa iniş yapmış Thy İstanbul - Amsterdam uçağı. Başka bir ülkenin yabancı ve soğuk topraklarına.

Bugün o uçağa bakan ve kazanın haberlerini okuyan 100'den fazla insan, şok oldu, yıkıldı, hayatlarının belki de en acı gününü yaşadı.

Uçakla yolculuk çoğu insan için korkutucudur, yurtdışına uçak yolculuğu ise 2 kat korkutucudur , bütün o kontroller, bekleyişler insanı gerer. Uçağa bindiğinizde hemen varalım gittiğimiz yere isteriz. Yolculukları seven insanlar vardır evet, ama uçak yolculuklarının çok büyük hayranları olduğunu zannetmiyorum.
Bu kazadan sağ salim kurtulan THY yolcuları için, bu hayattaki ikinci şanslarını iyi kullanmalarını diliyorum. Ölümden dönüp yaşayacakları hayatlarının onlar için bir yeni hayat olmasını diliyorum.

Hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

Bir de bir daha hiçbir uçak düşmesin istiyorum.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Çalışan Kadınlar İçin Çabuk Hazırlanan Yemekler


İşten gelince evde yemek yapmak için çok az zamanım oluyor. Zaman sorun olmasa da zaten ben bitik oluyorum. Yemeksepeti sen de hoş bir seçeneksin evet , ama arada bir yemek lazım senden . Bir de bilmiyorum sadece bana mı öyle oluyor ama, iki gün fast food yesem üçüncü gün pantalonun beli sıkıyor. Bütün bu nedenlerle, çalışan kadınlar, işte sizlere kısa sürede yapılan, fazla zahmet gerektirmeyen, 4 şipşak yemek seçeneği ;


1- Ton Balıklı Makarna = Makarnamızı normal normal haşlayalım. Suyuna biraz ayçiçek yağı ve tuz atmayı unutmayalım ki yapışmasın onlar. Makarna kaynar suda 15 dakika hopladıktan sonra bir tadına bakalım, yumuşaksa süzelim. Güzel makarnalar süzgeçte beklerken bir konserve ton balığını, salça ya da doğranmış domates artık hangisi kolayınıza geliyorsa tencere de iki çevirelim, yarım konserve mısır koyalım içine, bir de evde varsa kekik ya da nane. Makarnayı da tencereye geri koyup gene iki çevirelim. Sonra da yiyelim mis gibi, yarım saatte pişen bu makarnayı.


2- Fırında Kremalı Patates = İki patatesi dilim dilim doğrayıp borcama dizin. Borcamınızın olduğunu varsayıyorum, o bile yoksa sizin için yapabileceğim hiçbir şey yok. Üzerine marketten aldığınız 1 paket hazır kremayı boca edin. Fırına koyun, 150 derece filan olsun ısısı. 15 dakika fırında kaldıktan sonra , üzerine rendelenmiş kaşar ve maydanoz ekleyebilirsiniz. Bunu ekledikten sonra bir 10 dakika daha, toplamda 25 dakika filan fırında kalan patatesinizi yerken çok beğenen insanlara da "Aman çok kolay yaptım" demeyin, değerini bilmez o maymunlar!


3- Pırasalı Kuşbaşı Tavuk = Bir sap pırasayı ince ince doğrayıp tavaya atın, 10 dakikada suyunu salıp büzüşür onlar, hemen kuşbaşı tavuklarımızı da tavaya koyun. Hoş onlar sizin tavuklarınız ama nedense inatla bizimmiş gibi konuşuyorum, farkındayım. Üzerlerine evdeki bilumum baharattan ekleyin, ben çeşni kullanıyorum, hazır olanlarından. Kuşbaşı tavuklar 15 dakika sonra filan bir çatal darbesiyle ikiye bölünmeye başlar ve içleri pişmiş gibi görünür. O aşamada, varsa eğer gene hazır krema koyalım üzerine. Pırasa ile krema şaşırtıcı ama iyi bir çift oluyorlar. 10 dakika daha tavada kalsın, gidin sofrayı kurun . Sonra da bütün tavayı yiyin tek başınıza .


4- Tahinli Milföy Lokması = Bu şimdi yazacağım bir tatlı , beğenmeyenin alnını ben ve görümcem karışlıyoruz açıkçası. Milföy hamurlarını alın, onlar böyle kare gibi oluyor, iki kareyi yanyana koyun temiz bir yere. Bakkaldan bir kavanoz tahin alın, tahini bir kaba dökün. İçine "aldığı kadar" toz şeker koyun. Arada bir tadına bakın , şekerin tadı yetmiş mi, ona göre ayarlayın. Bir de içine dövülmüş ceviz koyun . Bu karışımı bizim milföylere döküp, dürüm gibi sarın. Sonra bu dürümü 2 cm kalınlığında dilimlere bölün. Bu kestiğiniz lokmacıklar 150 derece ısınmış fırında 10 dakika kızaracak . Sonra çıkarın. Soğutmadan abanıp yemeyin insanın dili yanıyor sonra.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Çingeneler ve Ben




Nagyida Çingenleri salonu bastı ! Gösteri başlamadan önce salonda tıkırdayan topukları ile dolaşıp, sahnede 20 kişi zıplayarak dansediyorlar. İlgi fena değil. Gene de , pazarlamak için Karayip Korsanları filan mı deseydik diye düşünmüyor değilim. Başroldeki çocuk andırıyor biraz, hem de belkim daha fazla ilgi görürdü. Amaaan neyse ne.


Bir de şirket yemekleri kesti. artık ne istiyosak kendimiz parasını verip yiyecekmişiz. Hoppala yavrum yaz geldi, çarşıya kiraz geldi, ne diyim ?


Bunların dışında ne desem boş, bir arkadaşımın bebeğine tuttuğu bakıcıları istikrarlı bir biçimde kaçıyor. Bir diğeri kocasıyla barıştığını sanırım bizden saklıyor. Biri iki ay sonra Tuğrul diye bir erkek doğuracak, diğeri umuyorum bu yaz evlenecek filan.


Tabii ben bu insanları çok az görebiliyorum. Telafi etmek için bol bol bol bol şirket telefonundan konuşuyorum. Aman kesilen yemek azalan şahsi maliyetim daha da azalmasın diye durumu telefon faturasıyla dengelemeye çalışıyorum.


Bir de, sanırım bana yakında madalya takacaklar bu kadar çalıştığım için onu bekliyorum.
Not= Esra , hoşgeldin

15 Şubat 2009 Pazar

Çok Güzel Hareketler Bunnar Ooo Yeaa


Cuma günü "Çok Güzel Hareketler Bunlar" bizim salondaydı. 1800 kişilik salon bir üniversite kantini gibiydi diyebilirim. Bu kadar genç bir kitle başka bir gösteride izlediğimi hatırlamıyorum.

Televizyonda oldukları kadar eğlenceli olduklarını gördük. Tabii ben Digiturk 'te olduğu için henüz keşfedilmemiş "Laf Ebeleri" ni daha çok beğeniyorum ama :)


Neyse mikrofonlar bozuldu, ecel terleri döküldü, balkonda biri sevgilisine evlenme teklif etti, sahneye bir ara Fatoş Hanım'ın kızı çıkıp aşk şiiri okudu ( Ne alaka di mi?) falan filan.

Sonuçta ben iki gündür işe gitmiyorum. Daha düzeltemediğim iki hikaye yazdım. Pazar sabahı güzel bir kahvaltı ettim. Evde tatlı yapıp yedik, çileğe çikolataya doydum.

He, bi de Eternal Sunshine of the Spotless Mind seyrettik sevgililer gününde.Güzelmiş, enteresanmış. Yüzeysel yorumumu etkilenmiş olmama verelim.

Yukarıdaki foto bir gösteride neden ısrarla fotoğraf çekmemenizi anons ettiklerinin delilidir. Böyle iğrenç çıkıyor işte !!

12 Şubat 2009 Perşembe

Garip İsimli Kızın Dövmesi


Tanıdığım çeşit çeşit insan var. Bazılarını seviyorum, bazılarını sevmiyorum. Bazıları hep yanımda olsun isterim, bazılarıyla tesadüfen bile karşılaşsak günümün içine eder. Kafamda etiketli hepsi .Bazıları başrol, bazıları karakter oyuncusu, bi kısmı figüran.

Bu yanda dövmesini gördüğünüz kız, sevdiklerimden, karakter oyuncularından, ne yapacağı tahmin edilemeyenlerden. Rolüne pek sadık kaldığı söylenemez ama ümit vaat eden oyunculardan. Tüm dünya ağzına sıçsa da dönüp nanik yapanlardan.

Bu dövmeyi niye yaptırdığı da, yaptırış hikayesi de, yaptırdıktan sonrakiler de komik ve güzel hikayeler. Ama ben sadece onu internet çöplüğüne kaybolmamacasına eklemekle yetiniyorum.

Lav ya garip isimli insan !

10 Şubat 2009 Salı

I-Phone Beni Korkutuyorsun


I-Phone, dostum sen nasıl bir belaymışsın ya..

Telefon açmaktan başka her işe yarıyorsun , ok. Çektiğim resimleri elimle büyütmesi, küçültmesi süper, o da tamam. Elimde gören herkesin "Ooo yeni mi?" muhabbeti yapması da anlaşılabilir. Ama, küçük iPhone, tatlı iPhone, neden kendi kendine sağı solu arıyorsun ? Neden kapattım zannettiğim telefonlar kapanmadan normal ekranına dönüyorsun ?

Pis iPhone, hain iPhone, ayıp etmiyor musun ? Sosyal hayatımı, dedikodu kapasitemi bitirdin. Telefonda kibar konuştuğum müşterinin arkasından iki laf edemiyorum, telefon kapanmamış olabilir mi diye.

Her şey tamamdı da bir paronoyaklaşmam eksikti. Ne zaman dedikodu yapmaya başlasam aynı bir yavşak gibi tedirgin oluyorum, iPhone'u buluyorum, açık mı kontrol ediyorum .

Bi sen eksiktin iPhone.





9 Şubat 2009 Pazartesi

Yağmurlu Günler Canım



Yağmurlu sabahlara uyandığım için güne rahat başlayabiliyorum 2 gündür. Bilmiyorum, yağmur yağınca sanki herşey daha güvenli, net, bana ait. Yağmur yağan hiç bir günün sabahı kötü bir şey olamaz, böyle düşünüyorum.

Onun dışında, akşam çalışmıyorum, sinemaya gideceğim ," Yes Man" , uzun zamandır vizyonda, ben yeni vakit bulabiliyorum. Sinemadan önce yemek de yeriz. İstinye Park'taki sinemanın içinde "Yoort" diye bir şey var , ondan da yerim muhtemelen. ( Ve bütün dünyayı yiyen kız durdurulamadı...)

Sonra yarın da Amway'in işini yapıyoruz. Tüm gün çalışıyor olacağım.

Bir de bu haftasonu İzmir'e gitme planlarım var gündemde ama, onu hiç bilemiyorum , şimdiden cayar gibiyim.

Neyse, sabah uyandığımda yağmur yağdığı sürece sorun yok.




7 Şubat 2009 Cumartesi

İşyerinde Çalışmak Yerine Yaptıklarım


Bir grup deliyle beraber çalışıyorum. Çalışma saatleri saçmaladıkça iş ahalisi de saçmalıyor. Yukarıda 15 gündür izinsiz çalışan bir kızcağızın kafayı yediği anı görüyorsunuz.


Bugün son 3 haftadır günde ortalama 15 saatimi geçirdiğim işyerinde çalışmak yerine neler yaptığımı yazacağım . Buyrun ;


- Ekşi sözlük okuyorum, bazen de , işte ne biliyim author kızdırdığında, ya da güzel bir film seyredip onu anlatmak istediğimde , yazıyorum

- Gazeteleri ve beğenmesem de merak ettiğim tüm köşe yazarlarını okuyorum.

- Bildiğim tüm online shopları geziyorum.

- Sahibinden. com'dan ev bakıyorum. Şimdikinden daha ucuza ve daha güzel bir ev ararken kendimi aylık 5000 Euro kirası olan boğaz manzaralı evlerde gezerken buluyorum. Hayalgücümü geliştirdiğine inanıyorum.

- Viva diziport .com! Seviyorum oni.

- Blog yazıyorum.

- Kimsenin okumadığı korku hikayeleri yazıyorum ve xasiork.com'a gönderiyorum bazen .

- Google 'a zengin olmanın yolları, iş kurmak, girişimcilik , vs... gibi kelimeler yazıyorum. Beni şaşırtacak bir şeyler ararken, nasılsa hep kolay yoldan zengin olmanın formülünü buluyorum!

- Çay almaya, kahve almaya, tekrar çay almaya gidiyorum. Kahve içiyorum , fal kapatıyorum, fal bakıyor ve baktırıyorum. Bunları neden yaptığımı hiç bilmiyorum.

- Boktan toplantılarla zamanın geçmesine bayılıyorum .

- Bazen pencereden bakıp buraya son geleceğim günü hayal etmeye çalışıyorum...

5 Şubat 2009 Perşembe

Nazo İzmir'den bildiriyor




Sevgili kardeşim izmirden bildirecek böyle bazı bazı. Buyrun İzmir'den esintiler ;






la casalinga


tatildeyim,akşamları çıkan ve gündüzleri oturan bir insanım şu sıralar. İstanbul planlarım suya düştü ve gündüzleri müzik dinleyerek,bazen annemin işyerine giderek,ablamla konuşarak falan vakit geçiriyorum. Akşamları bizim evin orlardayım,alışveriş,çikolata ve laklak. Ders?.. Ne münasebet!! Ama tıp öğrencilerinin adli tıp stajı notlarını inceliyorum. Ondan sınav olsam 5 alırım.


Ayrıca dün parmaklarımdan bir ordu yarattım kendime,kan kırmızısı ve siyahla,güzel oldu,bu yazıyı yazan bu ordu blogda yer almalı.


İzmirden sevgiler!

3 Şubat 2009 Salı

Fak Yu PMS !


Yarın Vakko'nun gecesini yapıyoruz. Bütün gün para peşinde koştum, catering, ödemeler, önümüzdeki hafta olacak iş, gelmeyen başbelası bir sözleşme , grup satışlar... Yorgunum, hastayım.

Şöyle gidip güzel bir fön çektirmek istiyorum. Evet ben sabah bir fön çektiriyim, elbise giyerim, topuklu.. Tırnaklarımı kendim yapayım akşam. Eve gitmeden hatta Clementine'de yemek yemeye kandırayım adamı.. Of insan içine çıkacak gibi bile değilim. Eve bir şeyler söylemekten de nefret ediyorum artık, yemek sepeti görmek istemiyorum seni bir süre.

Sonuçta bir gün daha geçti . Nereye kadar böyle geçecek bilmiyorum, sonunu düşünen kahraman olamazmış ( Şu an kendimden iğreniyor ve ağlıyorum biliyor musun...)

İstifa edeyim. Nereye istifa ediosun . Zaten maaşın yarısını yatırmışlar. Zam filan da yok. yeter ulan biri beni keşfetsin artık ! Ya da nasıl zengin olacağımı anlatsın.

Yarın zaten kayıp gün. Neyse kokteyl var, belki bir - iki kadeh içerim.