14 Aralık 2011 Çarşamba

2 Yaş Ergeni


Bazen bağırıyor, bağırıyor, kızıyor ve vuruyor.

Bazen ben de ona bağırıyorum. En çok da beni korkuttuğu zaman. Mesela koltuğun üzerine çıkıp zıplarken düşecek gibi olduğunda, ya da araç koltuğunun kemerini açmayı başarıp kapının mandalına saldırdığında...

Bazen küstüm diyip bir köşeye çekiliyor. Kollarını kavuşturup pis pis bakıyor. Hani kapısını çarpıp gidebileceği bir odası olsa ve bangır bangır radiohead dinlese neredeyse 10-15 sene önceki benim ergenlik triplerim.

Bazen telefonu elime verip, konuş konuş diyor, ya da sen burada otur sakın kalkma diye bir yere oturtuyor beni. Sonra koşup çatal bıçak rafına saldırıyor, veya buzdolabına. Plan yapıyor beni oyalayıp isteklerine kavuşacak aklınca.

Bazen de ben evden çıkarken yüzünde zoraki bir gülümseme bay bay yapıyor. Hatta bazen hiç bakmıyor bile. Hani ağlasa daha iyi olurdu bakışlarından.

Bazen inanamıyorum. Zaman ne kadar hızlı geçiyor, hiçbir şey statik değil, anlayamıyorum.

10 Aralık 2011 Cumartesi

Bu Aralar...

Bu aralar sanki çok para harcıyorum .burcuma uygun değil, ben bir oğlak'ım ya da oğlağım, kafama takıyorum. Kendime düşmek istioyrum, hep başkaları dikkatimi dağıtıyor.

Bu aralar sanki çok düşünüyorum. Bazen akşamları uykum kaçıyor. Düşün taşın büyüdüm artık diyorum.

Bir de bu aralar biraz fazla cesaretliyim. Bir bildiğim mi var bilmiyorum, cahil cesareti değil , sanmıyorum .

Bu aralar iyi aralar. Bazen bir film izler gibi gözümün gördüğüne bakıyorum çıt çıkarmadan. Anın içerisinde , şükrediyorum . Biliyorum, şükür besliyor hayatı.
Aç bırakmıyorum.

9 Aralık 2011 Cuma

Geçen Hafta Sonu

Geçen Hafta sonu gayet neşeli bir şekilde giyindik, süslendik, tosunu koltuğuna bağladık ve arabamıza binerek tıngır mıngır yola çıktık. Trafiğin berbatlığı ve havanın soğukluğuna aldırmadan hafta sonu keyfi için plan yapmaya başladık. Biz derken Kocam ve ben yani, tosun araba camından boş boş bakmakla meşguldü.

Neyse efendim, yemek mi yesek, alışveriş mi yapsak, uzun zamandır uğramamız gereken arkadaşlara uğrayalım mı, amannn boşver derken , arka koltuktan, yani nasıl tarif etsem "Böghhhh" diye bir ses geldi . Yerimde fırlayıp arka koltuğa , tosuna bakınca kendi kusmuğu içerisinde oturduğunu ve korku dolu gözlerle bana baktığını gördüm.

Trafikte sağa çekip durduk, arka koltuğa geçtim. Ama ikimizde o derece panik olduk ki, trafikte ilerleyemiyoruz, Eren dakika başına dolu dolu kusuyor, bebek koltuğuna bağlı ve eğilemiyor. Koltuk, üstü başı, ben de aynı şekilde kusmuk içindeyiz. Ne bir torba, ne bir peçete hiç bi şey yok yanımızda. Çocukcağız elime kusuyor, öyle kalıyorum.

Neyse , Allah yardım etti eve döndük. Eren'i bir güzel yıkadık. Yağsız bir tost yaptım , yedi. Günün geri kalanı sakin geçti ama bu da bana ders oldu. Arabaya artık acilinden bir kusmuk seti koyacağım.

Her rezilliğin üzerine, bir kocam eve gelince açım diye tutturdu , tabii o başka bir neşe konusu.

Uff ne kusmuk yazı oldu bu. Neyse ,idare edin artık yazasım geldi.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Patronlar Neden Somurtur ?

Altında çalıştığım tüm müdür ve patronları hayatım boyunca çok acımasız ve anlayışsız buldum. Sanıyorum ki hepsinin arkasından konuştum. Hep haksızlığa uğradığımı ve anlaşılmadığımı düşündüm.
Ve kimbilir kaç kere kendi kendime söz verdim, bir gün yöneticisi olunca birilerinin öyle anlayışlı, öyle iyi niyetli olacaktım ki..

Gördüm gene büyük konuşmanın nimetlerini işte ! Ol bakalım anlayışlı sevecen patron , takan var mı seni. Bir gün işe git bakalım saç baş dağınık, konuşmana fırsat vermeden nasıl devriliyor gözler. Elemanlara "canım"lı "cicim"li konuş bakalım kim eleman kim patron unutuyor musun gün bitmeden.

Vay anasını sayın seyirciler.

Haklıymış o beyler, hanımlar, kaşlar çatılınca , ses yükselince, yapılan işe dudak bükülünce ancak saygı geliyormuş, işler bitiyormuş.

Daha da empatik patron bitti anacım, kalmadı. Duyurulur.

29 Kasım 2011 Salı

Uzun Zaman Oldu Konseptli Yazı


Neler Yapıyoruz ?

-Bir kere evladım artık bana küsüyor, bozuluyor, surat asıyor ve sonra gelip barışıyor . Kendi kişiliği var sanırım .

- Sonracıma , bir yerde müzik duyduğu zaman çılgınca dansetmeye başlıyor. Onu müziğin olduğu yerden ayıramıyor biz de ayrılamıyoruz. En son kendimizi Palladium'da keman ve piyano çalan ikilinin programını dinleyen tek aile olarak bulduk. Biz her parça bitince alkışladık, onlarda bize selam verdi filan .

- Çocuğumun bir şeylere yeteneği olduğunu hissediyorum. Ya da bu hissettiğim klasik çocuğunu herkesinkinden farklı zanneden türk annesi tribi mi?

- Bakıcı krizlerinden hem bıktık , hem alıştık . Türkmenistan ve kardeş halklar, hepinizi fahri hemşerim ilan ediyor ve hakkınızdaki herşeyleri gereksizce biliyorum .

- Bizimkini sosyalleşeceği bir ortama götürmek istiyorum ama en azından bahar gelsin diye karar verdim. Yani çocuk yakında Pepee ve Caillou diye iki tipin bizim evde yaşadığını ve arkadaşları olduğunu zannedecek.

- Bu arada Pepee ve Caillou diye iki çocuk bizim evde yaşıyor ve bizimkinin bayağı samimi arkadaşları .

- Nasıl bilmiyorum ama sanırım 2012 bitmeden New York'a gideceğim. Nasıl bilmiyorum dedim ya.

- Çok güzel fotoğraf çekiyorum gördüklerinize inanamazsınız vallahi !

- İnsan kaç yaşında olursa olsun annesine ihtiyaç duyuyor . Benimki geldi sonra geri gitti mesela geçen hafta . Kendisinden de pek hazzetmem ama keşke kalaydı diyorum . Hatta açeydim gollarimi gitme diyeydim .

- Her şey çok güzel bence şu an.


2 Ekim 2011 Pazar

Kadın Sürücülerden Önce Bunlara Bir Bakalım .


Kötü araba kullanan birini görünce ağzını yüzünü buruşturarak "Kesin kadındır.." diyenler...Ukala dümbelekleri , cinsiyetçi hıyarlar.
Sözüm size .
Prototipçilikse buyrun bakalım ben de size trafik kıromançilerinin ufak bir tipolojisini çıkarıyorum .

Modifiye Eski Türk Arabası Sürücüleri ; En tehlikelileri ... En ufak bir hareketinizi meydan okuma olarak algılayacak muhtemelen 25 yaş altı varoş gençliğinin , 8 kişi içine sığıştıkları o küçük Şahin 'de birbirlerini ne kadar gaza getirebileceklerini emin olun tahmin dahi edemezsiniz. Uzak durun ve muhteşem müzik sistemlerinden yayılan böğürtülerle uzaklaşmalarına izin verin . Sıkışık trafikte boşlukları doldurmaya çalışarak attıkları muhteşem makaslara bakın ve onları unutun .

55 Yaş Üstü Amcalar ; Şimdi , neden 55 dedim bilmiyorum ama muhtemel bir dede yaşlılığı diyeyim. efendim bu dedeler, hepsi değil tabii , ama önemli bir kısmı , çılgınca yavaş ve yavaşlıklarına rağmen ultra agresif sürerler. Yavaş ama kararlı adımlarla üzerinize kırarlar, ya da yol vermezler. Herhangi bir dörtyol ağzında üzerinize doğru süren bir çılgına "kör müsün be" diye bağırmadan önce lütfen yüzüne bakın, dökülmüş ya da beyazlamış saçları ve uzak gözlükleri ile bir dede ile karşılaşacaksınız.

50.000 USD Üzeri Marka Araba Sürücüleri ; Geçiş üstünlüğü, sollama, önlerinde duraklama yapma gibi haklarınız olmadığını , size gerek sinirli hareketlerle çaldıkları kornalar, gerek camdan uzatıp salladıkları kibar elleri vasıtasıyla anlatmaya çalışırlar. Yüzlerindeki "Bakınız hanfendi , bu araba sizin hayatınız boyunca kazanamayacağınız bir paraya alındı, rica etsem defolup sağa çeker misiniz" ifadesi insana haddini en kısa yoldan bildirir. Hakettikleri yol hakkını kendilerine usulca verdiğinizde, arabalarının motorunu böğürterek ufka doğru yol almaları belirgin özellikleridir.

Logolu Şirket Arabası Sürücüleri ; Agresif manevralar, sıkışık trafikte üzerinize çıkma çabaları , iki santimde olsa ileri doğru atılımlar hep bu arkadaşlardan gelir. Çünkü altlarındaki araba kendilerinin değildir ve hep aceleleri vardır.

Taksiciler ve Dolmuş Şöförleri ; Uzak durun ve saygıyla yol verin .

Not = Yukarıdaki espri içerikli bir yazıdır.

30 Eylül 2011 Cuma

Kadınlara Bedava Bilet , Pozitif Ayrımcılık ?

Kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim ama, ne bir futbolcu ismi bilirim, ne de bu oyunu severim. Futbolla alakam en fazla arkadaşlarla buluşulup izlenecek sosyal bir olay olmasıdır. Doğrusu İzmir'den İstanbul'a geldiğimde de , bu Fenerbahçelilik durumumu da sorgulamıştım, Fenerbahçe "camia" sı sanki diğer semtler arasında en snobu, en bana uzak olanıydı. Maç çıkışı Bağdat Caddesi'nde zafer turu atmak değil, ne bileyim maç öncesi Kazan'da kızlı - erkekli içen Beşiktaşlı grup daha yakın gelmiştir bana.

Neyse efendim...

Şimdi bu kadınlara ve çocuklara bedava olayını geçen gün Fenerbahçe yaptı biliyosunuz, şimdi de federasyon tüm maçlar için geçerli yapmış bunu. Ben de bir kadın olarak diyorum ki ;

Aman yapmasaydınız, lütfunuz eksik olsun ! Gördük Fenerbahçe maçından sonra en klas geçinen köşeyazarlarının avam tespitlerini, gazetelerdeki müthiş zeka ürünü esprili manşetleri , ana haber bülteninde maçı kazandık diye sevinen kadınlara dakikalarca gülen anchormanleri , facebook iletilerine kadın taraftarın resmini yapıştırarak dalga geçen taraftarı .

Hep aynı cümleler , en cilalı paketin altında bile aynı anlayış . Dizi seyreden kadın. Ofsaytı bilmeyen kadın. Tiz sesiyle tezahürat yapmaya çalışan kadın. Birbiriyle kavga eden kadınlar. Kaç puan aldığımızı bilmeyen kadın .

Erkekler kulübüne asla kabul edilmeyecek kadın. Kimse söyleyemiyor işte açıkça.

Bazı elbiseler üzerimize olmuyor.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Kuzey - Güney - Doğu - Batı


Kuzey - güney'in başlamasını bekliyorum. Dizi hakkında sarkastik bir tespit yapacak filan değilim , gayette düz mantık türk kadınıyım , hoşuma gidiyor. Yalnız o başroldeki kız , olmamış mı ne ? Sanki ağzının içinde yutamadığı bir lokma varmış gibi konuşuyor, ben izlerken geriliyorum.

Ayrıca hangi gen havuzuna binaen bu ikisi kardeş olabiliyor anlamadım , valla ben o anneye biraz şüpheli gözle bakarım arkadaşım .

Bir de bu Kıvanç nasıl zayıflamış , neden bunu bizlerle paylaşıp 20 röportaj ermiyor, 10 televizyon programına çıkmıyor , kendi adını verdiği %100 zarasız bitkisel zayıflama hapları çıkarmıyor ? Para kazanmak istemiyor mu, ya da daha akıl edemedi mi çocukcaaz? Kıvanç , o menejeri kov ve beni dinle bebeğim, daha meşhur olamazsın belki ama daha fazla para kazanabilirsin...

Doğuştan gelen bir talihsizlik mi yoksa şans mı bilemeyeceğim durumla her zaman zengin , şımarık , hafif saftirik kız rollerini oynayacak olan Bade İşçil , en son durdurulamaz bir şekilde yürüyordu bildiğim.

Rolüne uymuş da , şimdi yani , kim bakar Güney ' e , kim takar Yalova Kaymakamını , kuzey dururken allasen. Bizi mi kandırıyonuz ya?

Hayır daha da önemli yazacak yüz milyon şey var, kalktım Cengiz Semercioğlu'ndan beter TV yazısı yazdım.

Boş insanım vesselam .

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Mütevazi istekler

- Maymunlar Cehennemi filmine gitmek istiyorum.
- Eren ben evden çıkarken ağlamasın ve kuul bir şekilde "baaayyy" yapsın istiyorum .
- Evimize artık taşınalım istiyorum.
- Akupunktur ya da akapunktur sana verdiğim paralara değsin istiyorum.
- İnsanlar beni hep 20'li yaşlarımda zannetsinler istiyorum .
- İşimde daha başarılı olmak istiyorum.

Ya çok şey mi istiyorum ?

26 Haziran 2011 Pazar

Tatiiilllll Gooşş


Aghhhh tatile gitmek istiyorummm !!!

Televizyonda tüm ünlülerin Bodrum ve Çeşme'de görüntülendiği yetmiyormuş gibi bir de Survivor çıkardılar başımıza. Bizim denizler yetmedi okyanus havası alıyoruz. Sokaklarda herkes bronz. Herkes yeni tatilden gelmiş gibi.

Bizim site de bu nispet durumları benim açımdan değişmiyor ben işten eve dönüp tosunovski ile vakit geçirmeye çalışırken havuz kenarında yatmaktan mayışmış bünyeler evlerine ilerliyor.

Geçen sene bugünlerde Çeşme'de tek sorunum şezlongta sağdan sola dönerken harcadığım efordu üstüne üstlük !

Acilen bir tatil planı yapıyorum. Akli dengeyi, yaşama sevinci yitirmeden, acilen !

12 Mayıs 2011 Perşembe

Bayağı Oldu Görüşmeyeli

Yasaklar masaklar canımı sıkıyo ya.
Ne yazıyım şimdi. Özet geçiyim .

Hayat güzel bana .
Seni seviyorum . Teşekkür ederim. Beni affet . Özür dilerim

26 Şubat 2011 Cumartesi

Çok Değil , 5 Sene Önce...

Bundan çok değil 5 yıl önce...

- Evli değildim, çocuğum da yoktu.
- Tek başıma Ali Sami Yen stadının dibinde giriş katı ve pencereleri demirsiz bir evde yaşıyordum ( Bu ne cesaret??)
- 13 kg daha zayıftım
- 6 kredi kartına bayağı bir borcum vardı , bir kuruş birikmiş param da yoktu
- Hiç sevmediğim bir işte çalışıyordum
- Saçlarım sarıydı
- Günde 1 paket sigara içiyordum
- Ehliyetim de yoktu , arabam da
- Kendime güvenmeyi daha öğrenmemiştim.

Şimdi bakıyorum da, gençliğime methiyeler düzmek, ah keşke 25 olsam tekrar demek gelmiyor hiç içimden.
O başka bir insanmış, o kız şimdi nerede bilmiyorum. Bir dönem aynı isimi paylaştık onunla , sonra o gitti ben kaldım sanki. Yaşlanmak da değil, büyümek de. Değişmek işte bu, nefes aldıkça değişmek.

5 sene de her şey mi değişir ? 5 sene bu kadar uzun bir zaman mı gerçekten ?

24 Şubat 2011 Perşembe

Bir Kere Değil İki Kere...


Bir kere değil, iki kere.

İyi olmayı diliyorum, her şeyin iyi olmasını, yoluna girmesini, affedilmeyi, şükürlerimin kabul edilmesini.
Arınmayı diliyorum, basitleşmesini her şeyin, hedeflerime ulaşmayı ve hiç de uğraşmamayı. Kavgasız sıkıntısız elde etmeyi, kimseyi üzmemeyi.
Bir kere değil iki kere,
Artık bazı şeylerde tırmanmadan önüme gelisn, kendi kendine yoluna girsin istiyorum.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Ne Ara ??


" Sürekli büyüyor efendim durduramıyoruz !"

Çocuk dediğin de böyle bir şeymiş işte. Sabahları evden çıkarken "böhüüüü" diye ağlıyor, kşam eve girdiğinde kafasını çevirip bakmıyor. Seni bazen öpüyor bazen sallamıyor. Aha anne dedi derken "papapapapapa" diye babasına koşuyor. Kafasında üç tel saçını gözünün önüne düşürüp durmadan "püf püf" üflüyor. Önüne koyduğun bisküvileri kendi yiyor, önünden çekersen "hııı" diye kızgın kızgın parmağını sallıyor.

Bebek diyesim gelmiyor artık resmen, eşşek kadar çocuk mu oldu ne ? Daha bi de okula gidip insanı eleştirmeye filan başlayan versiyonları var bunların di mi? Hadi bakalım...

20 Şubat 2011 Pazar

Adam Maç Seyrederken Biz Napıyoduk ?


Sıkılldııımmm. Dıgıturk'e tek seferlik bayıldığı 36 TL ile, tek başına maç ortamı yaratmaya çalışıyor. Keşke arkadaşları ile izlemesi için gazlasaydım. Bir elinde bira, öbür eli stresli stresli saçlarında maç izliyoruz ablası. Aha bak şimdi de soruyo " Ne yazıyosun maçı mı yazıyosun"

Hayır hayatım senin maçın içimi şişirdi sıkıntıdan yazıyorum. Bak şimdi de baksana gole diyo. bebeğim baksam da ne anlıycam ki .Bak gene baksana. "OO güzel golmüş " diyorum. Bu seferde " Yalancıı" diyo. Ya evlendik bi de çocuk yaptık diye bu adam benle fazla mı içli dışlı oluyo ne ?

Neyse maç 90 dk, bi de arası var, ve ben maillerimi, facebooku, sözlüğü, ve gene aynılarını defalarca kontrol ettim. diziportta yeni dizi yok. İndirdiğim film inmek bilmedi. Ayrıcana buzdolabında da hayatımı hareketlendirecek hiçbi şey yok.

Böyle durumlarda hep yaptığım gibi hipnotize olmak için ekrana bakmak istiyorum, orada da beni hiç ilgilendirmeyen bir kaç adam maç yapıyor, Allahım çıldıriciim.

Kaderde varsa maç izlemek o zaman Burcu Esmersoy naifliğiyle yorumlayayım bari diyorum. Ama Aykut çok yaşlanmış ve F.B.'de türk futbolcu yok mu ambiyansında kalıyor laflarım.

Koca kişisi seni seviyorum ama bi daha ki sefere karısında yeterli dedikodu potansiyeli olan erkek arkadaşlarını çağırıp seyret maçları tamam mı.

8 Şubat 2011 Salı

Whitefest'teyiz!



Şirket olarak yer aldığımız ilk büyük işlerden, dondurucu soğukta , donan burunlar, içi su dolan kameralar ve sabahlara kadar devam eden partiler eşliğinde... Buyrun efendim Uludağ Whitefest, yeter ki içimiz üşümesin :)

2 Şubat 2011 Çarşamba

Defne...

Ekşi'de hakkında yazdığım entry...

"Benim onunkinden 6 ay kadar küçük bir oğlum var. sabahları işe giderken arkamdan içini çeke çeke ağlıyor. burnundan sümükleri akarken bir yandna da gözleriyle beni takip ediyor. ona doğru yaklaştığımda küçük ayakparmaklarının üzerinde yükseliyor dizlerime yapışıyor . tam konuşamasa da ne istediğini anlamamanın imkanı yok.
" beni kucağına al, beni bırakma, gitme, hep yanımda kal..."

ben de uzun uzun anlatıyorum, daha bir şey anlayacak yaşta olmamasına rağmen. bebeğim, bir kaç saate döneceğim diyorum. gelince seninle arabaları yarıştıracağız, gıdı gıdı yapacağız. gitmek korkutucu bir şey değil ki, mutlaka geri geliyorum bak. böyle yapma, hadi gel neşeli neşeli el sallayalım. tam ikna olmasa da ağlamıyor, nemli gözler ve somurtuk bir suratla beni uğurluyor.

işten dönünce bilerek zili çalıyorum, kapıyı açtıklarında pofuduk pofuduk koşuyor yanıma doğru , çığlıklar , kahkahalar. boynuma atlıyor, sen neredeydin der gibi ısırıyor bazen. beni daha önce kimse bu kadar sevmedi, bana bu kadar ihtiyaç dumadı.

sabahtan beri defne'yi düşünüyorum, bir de küçük bebeğini. benimki gibi o bebekte kesin. annesini bekliyor, nerede kaldı diye."

30 Ocak 2011 Pazar

İşimiz Eğlence !


Evet, evde işkadını, işte anneyi dengeleyerek kapıldım bahtımın rüzgarına gidiyorum. İşler güzel gidiyor çok şükür. İnsanın kendi işini yapması gibisi yokmuş şekerler, şiddetle tavsiye ediyorum. Aklınızın bir köşesinde yapsam mı, kalkışsam dediğiniz bir projeniz varsa, ve bu satırları okuyorsanız , bu bir ilahi işaret, hadi hoppala, başlayın işe ...

Yılbaşı yoğunluğu, düğün çekimleri, yeni başlayan Whitefest'e gönderdiğim fedakar ortağım ve planlar, planlar arasında, en önemli nokta şu ; ben hep iyi düşünüyorum. Ve bu nedenle biliyorum, iyi niyetle inandığım, olacak dediğim her şey olacak. Hem de çok güzel olacak !!

Aaaaa ben bir sevgi böceğiyim kendimi durduramıyorum olumlu düşünmenin gazının kaçtığı sularda yüzüyorum ama elimden gelen bir şey yok duramıyoruuummmm.

Pozitif enerjim size de bulaşsın .

Resim ofisler için düzenlediğimiz kış partisi tanıtımı, ofisinde sevgili çalışanlarına nefes aldırmak isteyen kalender bir patron tanıdığınız varsa yollayıverin :)

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Yıl Hayırlı Noeller

Öncelikle ; her şey düzeldi, evdeyiz, ve iyiyiz.

Şimdi konumuza dönelim. Tabii ki yılın bu günlerinde bahsedilecek konu belli, eksik kalmamalıyım. 2010 nasıl bir yıldı, neler oldu, kısa bir özeti buyrun efendim;

- 2010 'da kendimi düştüğüm yerden tekrar toparlamayı öğrendim, ne kadar dağılsam da kendimi toparlayabilmemin tek yolunun gene ben de olduğunu keşfettim. Yani kısacası, kendimden başkasını tanımam arkadaşım.
- Bu yıl hayallerimi gerçekleştirmek için inanmamın yeterli olduğunu da tekrar anladım.
- Roma'yı gördüm
- Şu an itibariyle 25 kg verdim
- Kendi işimi açtım hatta daha ilk aylarda tıkır tıkır para kazanmaya başladım.
- Yıllardır hayalini kurduğum tatili yaptım.
- Bebeğin ilk yaşını onun dibinde geçirdim, hiç bir şey içimde kalmadı.
- Önce kendimle küstüm, sonra kendimle barıştım.
- Hayatta başıma gelebilecek her kötü şeye karşı çok güçlü bir silah keşfettim ; dalgasını geçmek.
- İki kez hastanede bebeğin başında bekledim ve çok korktum.
- Kıskançlıkla barıştım, ve beni terk etti.

Peki 2011 yılından neler bekliyorum ?
Şimdi şekerim her şeyden önce , 2011'in Oğlakların yılı olacağına dikkat çekmek isterim. Bu nedenle beklentilerim büyük . Ama gene de yazmam gerekirse ;

Bu sene , kesintisiz tüm aileme ve bana sağlık diliyorum. Çok paralar kazanıp çok başarılı olmak istiyorum. Kendimi daha bir sevmek istiyorum. Ailece sağlıklı, mutlu, huzurlu ve bir arada olalım istiyorum .
Tabii spesifik olarak da istek listem var ama, onu da belki bir ara yazarım.
Neyse , ho ho ho! Mutlu Yıllar !