31 Ocak 2009 Cumartesi


Salona gene Çinliler geldi . Hopluyorlar, zıplıyorlar, garip kokan çin yemekleri yiyorlar ve çok nadiren gülümsüyorlar.

Bu hafta ve önümüzdeki hafta buradalar. Hafta içi Ankara'ya gidecekler, Allahtan Ankara'ya onlarla Burcu gidiyor. Bu soğukta bir otobüs Çinli ile turne şu an çekebileceğim en son şey olurdu heralde.

Birazdan saat 15:00 seansı başlayacak, sonra akşam 21:00 . Sabah sıcak bir evi ve yatağı bırakıp çıktım anasını satıyım. Neyse,karşılığında para veriyorlar diyip bu konuyu kapatıyoruz.

Davetliler, davetiye isteyenler, çocuklarını gösteri izlesin diye getirenler , yerini beğenmeyenler , mutlu sevgililer, liseliler ,filan, falan. Kalabalık . Büfe satışları. Hostes ekibi.


Bazen zamanın benim için sonsuza kadar donup kaldığını düşünüyorum. Ve 60 yaşında da hala burada çalışıyor olacağımı...

26 Ocak 2009 Pazartesi

Karabasan


Rüyamda denizin üzeri ahşap kütüklerle kaplıydı. Birer birer denize gömüldü ahşap kaplamanın parçaları. Altından pis bir deniz çıktı, dalgalı, fena..Atlarım karşıya kadar yüzerim diye düşündüm. Atladığım anda akıntı beni uzaklara, çok uzaklara sürüklemeye başladı. Elini uzatıyordur diye ona tutunmak istedim, elini uzatmıyordu.

Sonra uyandım.

Galiba uyandım.

25 Ocak 2009 Pazar

Pazar Günü Para Harcamadan Neler Yapılabilir?


Bugün tam bir terbiyesiz insan gibi bir pazar günü hiç para harcamadan neler yapılabilir onları yazacağım .


- Yardımsever bir arkadaş sayesinde Lost'un yeni bölümleri seyredilebilir.

- Boğaz'da bir tur atılabilir.

-Hava soğuksa alışveriş merkezlerinde dolaşılabilir ama bu parasız yapılınca biraz bunalıma sürükleyebilir tabii.

-Mağazaların kozmetik reyonlarında ürün denenip "sample" dedikleri küçük numuneciklerden toparlanabilir.

- Beyoğlu'nda sergi gezilebilir.

- 52'lik bir iskambil destesiyle fal bakılır, oyun oynanır, kağıttan ev yapılır.

- Spor salonlarına üye olma bahanesiyle gidilip ne var ne yok gezilebilir, hatta bazen ücretsiz masaj filan hediye ediyorlar.

- Otomobil satan bir bayiide deneme sürüşü yapılabilir.

- Misafirliğe gidilebilir. Hele hala- teyze kontenjanı önümüze börekler , çörekler bile serebilir.
- Ya da televizyon kanalları arasında delicesine sörf yapılıp, laptop'la dünyaya bağlanılabilir.


Ayın son Pazar'ı aklıma gelenler bunlar. Belki birine yardımı olur diye yazdım. Yoksa ben de para çok, yani, para harcamayacaksam evden çıkmaya dahi tenezzül etmem :)

22 Ocak 2009 Perşembe

Pollyanna Vol. 1


Hayatın güzel olmasının bugünkü sebepleri ;


- Para kazanıp zengin olmamın yolunun çikolata aşkımdan geçebilme ihtimali.

- Lost'un yeni sezonun başlamış olması

- Pazar çalışmayacak olmam

- Aybaşına ve maaşa az kalmış olması

- Maslak'ta Çin Büfe diye bir yer olması

- Benjamin Button'ın evde beklemesi

- Arabayı paralel parketmeyi % 78 oranında öğrenmiş olmam

- İki yeni ayakkabımın olması


Böyle de yüzeysel bir insanım


20 Ocak 2009 Salı

Kavgacı Kadını Sakinleştirmenin Yolları


Kavga anında bazen öyle bir noktaya geliyorum ki, beni ne sakinleştirir onu ben bile bilmiyorum. Ne yaptığını ve ne dediğini bilmeyen bir deliye dönüşüyorum. Yalnız olmadığımı da biliyorum. Benim gibi kavga anında türlü sebeplerden delirmiş kadınların karşısında gün geçmiyor ki bir oğlan çocuğu " Ama sevgilim affet.." diyerek çaresizlik içinde çırpınmasın.

İşte bu nedenle, gayet aklım başımdayken, böyle anlarda erkekler nasıl davranmalı onu yazıyorum. Çünkü görüyorum, hep yanlış yapıyorsunuz..


- Konu kıskançlıksa, "Sen benim için en güzelisin" demeyin. O ne öyle kuzguna yavrusu güzel görünür gibi.. "Benim için" kısmını kesin atın hatta. Hiç bir kadın sırf sizin için güzel olmakla yetinmez. En iyi yöntem kıskançlık kavgasını geri püskürtmektir. Siz daha kıskanç olun evet! Şöyle de bir olay olmuştu, sana da bilmemkim bakmıştı ben olayı büyütmedim bile diyin. Zeytinyağı olun. Kıskanılırken yumuşayan kadın konu neydi unutacaktır.


- Karşınızda yüksek sesle sizi azarlayan bir kadın olduğu için şalterleri kapatıp off durumuna geçmiş olabilirsiniz. Ama olmaz, bir kavgada susmak ölümcül hatadır. Çünkü bir kadın duracağı yeri bilemez, saatlerce aynı konudan bahsederek n giderken sonsuza şeklinde sinirlenebilir. Arada bir saçma da olsa bir kaç cümle kurun. Kavganın en ateşli anında "Yemekteyiz başladı izleyelim mi? " filan gibi bir cümle riskli olsa da denenebilir.


- Kendi siniriyle kendini döven kadın kendinden geçip terk etme tehditleri savurmaya başladığında yapabileceğiniz en büyük hata " Yapmaaeauuu" diye yalvarmaya başlamaktır. Cool olun . Korkudan altınıza etseniz de çaktırmayın. Beni terk etme diye yalvaran ama terk edilmemiş bir adamın tarihte var olduğunu zannetmiyorum.


- Kavga, küslük ve terslik sekanslarıyla uzuyorsa, karşınızda saatlerce susan ve nesi olduğunu sorduğunuzda "Yok bişeyim..." diyen bir kız varsa artık yapılacak tek bir şey kalmıştır ; Alışveriş . Evet, kız arkadaşınız hangi sosyal ve kültürel sınıftan olursa olsun koca bir moda sektörünün üzerine döndüğü bir geni hep beraber paylaşıyoruz. Haklı mücadelesinde ısrarlı sevgilinizi çaktırmadan da olsa bir alışveriş merkezine götürürseniz, Zara'ydı Mango'ydu derken ne kavga kalır ne hüzünbaz süzüşmeler.


Açıkça anlatabildiğime inanıyorum.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Vicky Cristina Barcelona




Bu filmi sevdim .


Mantıklı ve şüpheci kadın da, seksi ve çatlak kadın da, özgür ve baskın kadın da var içinde.


Bu kadar birbirinden farklı kadınların aynı adamın peşinden sallanıp yuvarlanarak koşuyorlar , tam da film kahramanlarından bekleneceği şekilde. Filmle ilgili notlar ;


- Scarlett Johansson 'un selülitleri varmış heyoooo


- Penelope Cruz'a yıllardır ulan yolda yürüse dönüp kimse bakmaz diye çamur atardım, yarebbim çok pişmanım..


- Vicky'i oynayan Rebecca Hall'un hakkı yenmemiş mi şimdi ? Filmin başından sonuna kadar neredeyse esas kız kendisi , afişte kendisinden eser yok. Artı olarak da güzel bir arkadaş, heralde Holivud'un acımasız starları bunu çekememiş, biz varken sana mı düşer afiş demiş. Zaten biraz ezik bir kıza benziyor.


- Başrolde Javier Bardem için şöyle yakışıklı böyle çekici, ölüyorum bitiyorum ,gibi yorumları okuduktan filme gittim.Pek beğenmedim, adam bizim tatil yerlerinde İngiliz kızlara yazan yağız kalimero gençlere benziyor.


- Barcelona , Ovieda , bunlar güzel yerler


- Evlenmek üzere iken kocasını aldatan kız güya, o kocayla mutlu olacak ...hiç gerçekçi değil.




Filmi izledikten sonra salondan çıkan erkeklerin suratlarındaki hayalkırıklığını izlemek ise en eğlencelisiydi. Eee, kolay mı, sen birbirinden hoş hatunların tepişmelerini izlemek için sinemaya para bayıl, üç tane taş gibi hatunun bir kazma için ne dolaplar çevirdiğini görüp şoke ol.
Evet şoke ol çünkü bunu hakediosun!




18 Ocak 2009 Pazar

Yeniköy Kahvesi


Bu pazar çalışmıyorum !

Güzel pazar sabahları için fiks bir programım vardır. Programın 3. maddesi dışarıda edilen güzel bir pazar kahvaltısı.

Yaz güneşinin kötü bir taklidi gibi parlamaya çalışan güneş iliklerimizi ısıtırken, nerde ne yesek ,napsak diye kararsız kaldık. Karar verme ile ilgili büyük problemlerimiz var.
Her neyse, pazar sabahları azıcık güneşi gören tüm İstanbul ahalisi bizim gibi sokaklara dökülmüştü. Ortaköy'de otoparklar doluydu, Bebek'te trafik sıkışıktı, Kale 'de masalar neredeyse sokağa taşmıştı ...
Derken İstinye'yi de geçtik ve bu kadar kalabalık bana pazar pazar çok gelmeye başladı. Tam tansiyonum düştü açlıktan diye hursuzluk yaratmak üzereydim ki, bir kaç ay önce çay içmeye gittiğimiz "Yeniköy Kahvesi" geldi aklımıza.


Küçükken çok sevdiğim ve bir yaz tatili boyunca döndüre döndüre okuduğum " Gizli Bahçe " diye bir kitap vardı. İşte bu Yeniköy Kahvesi'nin girişi tam bir "Gizli Bahçe" . Yeşillikler arasında uzanan bir merdivenle oflaya puflaya tırmanıyorsunuz. Tam "Sana geliyorum Allah'ım" diye nefesinizin kesildiği anda karşınıza çıkıveriyor.

Sigara içenler ve içmeyenler için ayırılmış iki ayrı kapalı kısmı ( sigara içmeyenlerinki bayağı küçük tabii) ve yazın çok güzel olduğunu tahmin ettiğim bir açık bahçesi var, boğaza nazır. Aile işletmesi gibi görünen Yeniköy Kahvesi'nde birbirinden tatlı ve becerikli kızlar servis yapıyor, oldukça da hızlılar.

Fiyat / fayda analizi yaparsak, iki ayrı çeşit kahvaltı tabağı, mıhlama,iki kaşarlı simit, ikişer çay, patates tava ( yyuuuhhh beaaa) yedik ve toplam 50 TL verdik. Eh bence gayet iyiydi boğazda bir pazar kahvaltısı için. Yediklerimiz gayet güzeldi, doyduk, şikayet edilecek hiçbir şey de bulamadık hatta . Bıktırıcı pazar sabahı kalabalıklarına kahvaltı etmek niyetiyle girip hayattan soğumamak için tekrar tercih ederiz diye düşünüyorum.


Eh, her şey güzel olacak diye bir kural yok, burada da ne yazık ki nakit dışında paranız geçmiyor, yani kredi kartınıza , yok efenim ticket- sodexho nuza güvenip te gitmeyin. Para çekmesi için giden kocamı beklerken kendimi rehine alınmış bir tutsak gibi hissettim ve gazete okur gibi yaparak tedirgin bakışlarla etrafımı süzdüm....


Tavsiye ediyorum.


13 Ocak 2009 Salı

Geri gelsin !


Her günümüzü istediğimiz gibi yaşamamamız aslında çok saçma bir şey değil mi? Mesela bundan yüzyıllar sonra insanlar bizim kültürümüzü inceleyip, hep birilerinin dediklerini yapan yaratıklardan oluştuğumuzu görünce şaşıracak mı acaba ?

Mesela ben, şu an Avrupa'da buz gibi havada bir şehri yürüyerek keşfetmeye çalışırken donan ayaklarımı ısıtmak için girdiğim cafeye geri dönmek istiyorum. Orada tekrar kahve içmek istiyorum . O günün "yeniden oynat " tuşuna basmak istiyorum.

Ama şu an işyerinde oturup saatin 6 olmasını beklemekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok.

Bi gün patlayacağım çok fena ama du bakali ne zaman....

12 Ocak 2009 Pazartesi

Tatil günü


Hafta içi herkes çalışırken izin günü kullanmanın avantajları ;


- Kadın programlarını ve sizinle arkadaşınızmış gibi konuşan sunucu kadınları izleyip, samimiyetlerine inanmayı deneyebilirsiniz.


- Dışarıda hava soğuksa battaniyenin altına kıvrılıp sinsi sinsi gülebilirsiniz.


- Alışveriş merkezleri ve indirimdeki mağazalar oldukça boş olur, sıkış tepiş bunalmadan gezebilirsiniz.


- İşe gidecekmiş gibi erken kalkıp işlerine yetişmek için koşuşan insanların yanından pijamayla gülümseyerek geçerek bakkala gidebilirsiniz.


- Trafik olmadan ana caddeler nasıl görünüyor ve mesafeler aslında ne kadar kısaymış görebilirsiniz.


- Haberleri ve internetten gazeteleri takip ederek dışarıda hayatın akıp giderken size hiç bulaşmamasına şaşırabilirsiniz.


- İşyerindeki arkadaşlarınız ne yapıyor diye düşünerek tekrar sinsi sinsi gülebilirsiniz.


- Kuaförde sıra beklemeden istediğinizi yaptırabilirsiniz.


Dezavantajları ;


- Sizden başka herkes işte olduğu için sıkıntıdan patlarsınız ve her ne yapıyorsanız yalnız yapmak zorunda kalırsınız.


Fak yu hafta içi izin günü ! Ya hafta sonları normal insanlar gibi izin yapmalıyım, ya da bir an evvel ev kadını insanlarla arkadaş olmalıyım !

11 Ocak 2009 Pazar

Mühendis Sevgilisi Olanlara Altın Öğütler


- Mühendis sevgili genel olarak muhaliftir.

- Mühendis sevgiliye ispat edemeyeceğiniz iddialarla gitmeyin, üzülürsünüz.

- Mühendis sevgili siz gözünün önünde bir halt yemedikçe kıskanmayacaktır, boşuna kıskandırmaya uğraşmayın.

- Mühendis sevgili ile tartışırken kullanılmaması gereken kelimeler; "hissediyorum, öyle gibi geldi, bence öyle, içime doğdu, "

- Mühendis sevgili çiçek alsın istiyorsanız "Bana çiçek al" demeyin, "Bana yarın bir buket gül getir ve köşedeki çiçekçiden al" diyin.

- Mühendis sevgilinizi arkadaşlarınızla tanıştırıp bir anda kaynaşmalarını beklemeyin.

- Mühendis sevgilinizin üniversiteden tanıştığı, küfürleşerek konuştuğu, saatlerce anlamadığınız kelimelerle bezenmiş ders muhabbetleri yaptığı birtakım arkadaşları olacaktır. Sevin onları, kabullenin. Mümkünse arkadaşlarınızla tanıştırın. Çünkü onlardan asla kurtulamayacaksınız.

- Mühendis sevgilinize kavga anında peşinizde koşup köpek olması için "Seni artık sevmiyorum "demeyin. Beyni komutlarla çalışan bu adam ciddiye alarak bir daha aramayabilir.

- Güzel kız görünce bakacaktır, kızmayın, kötü bir niyeti yok, sadece tanımadığı bir türü inceliyor.


- Ve son olarak, Mühendis bir sevgiliniz varsa ve "Seni Seviyorum" diyorsa, kıymetini bilin, adamı kaçırmayın.


10 Ocak 2009 Cumartesi

Para kazanmanın yolları



Çalışarak kafayı yiyen 4 kadınız. S0n iki gündür sabah akşam işyerindeyiz . Bu işyerinde günde 2000 ila 4000 kişiyi ağırlıyoruz. Koskoca bir gösteri salonun her şeyi bize bağlı. Yüzlerce detayla ve binlerce insanın problemiyle uğraşıyoruz. Bir de eklemeden geçmiyim, dünyanın en sevimli yöneticileri bizimkiler...




Dışarıdan çok profesyonel ve işinin ehli görünüyoruz. Oysa acı gerçek bambaşka, bu lanet işyeri umurumuzda değil, 7 / 24 erkeklerimize kafayı takmış durumdayız, çok fenayız .


Bir müdüremiz var, sabah akşam sigarasını püfleyip, diet kola ile kendini yemleyen, o mesela yarım saatte bir sevgilisini terk etmek ile ondan çocuk yapmak arasında fikir değiştiriyor.


Saç modeliyle fahri fransız vatandaşı ilan edilebilecek diğer kızımız, kendini James Dean zanneden küçük bir kedi yavrusunu ehlileştirmeye çalışıyor.


Oda arkadaşım kendisini istemeyen her adama aşık oluyor.


Bense, ben çalışırken tatil yapan bütün dünyaya sinir oluyor, hepsini gözlerinden öpüyorum. Böyle çok çalışmama izin veren kimsenin beni yeterince seviyor olmadığı paranoyasıyla yaşıyorum.



Önemli işler kendi kendine olurmuş gibi hallolurken ,biz sabah akşam bunları konuşuyoruz. İş - miş umurumuzda değil dediğim gibi.

Ve de bunun için bize para veriyorlar.

9 Ocak 2009 Cuma

Kankırella


Yeter ama dostum ya, hakkaten yeter.


Tamam yıllardır arkadaşız. İyi kötü bir şeyler paylaştık, yaşadık. Sonra herkes yoluna baktı. Derdini telefon açıp kusarsın dinlerim. Benim hakkımda bir haltı merak etmezsin umursamam. Bir gün açıp nasılsın demezsin mesela, neyse ya derim, hakkaten takmam kafama.


Ama yeter ulan artık , her aklına geldiğinde telefon açıp bir şey isteme benden. İstediğin şeyi sana verip verememem değil önemli olan, her aklına estiğinde mecburmuşum gibi beni araman. Israr etmen filan "Olmaz mı acaba yaaa"


Bak, yakında , kendimi zor tutuyorum çünkü, sana çok kötü laflar hazırladım, söyleyeceğim hepsini. bir bir.

Ama şimdi susuyorum.

Olan da üçkuruşluk arkadaşlığımıza olacak. Bilmiyorum o zaman mutlu olacak mısın ?

"Kanka"

8 Ocak 2009 Perşembe

Pantalonu gösteren ütü


Hayatım boyunca iç çamaşırlarını ve çarşaflarını ütüleyen bir insan olmak istedim. Böyle bir ev arkadaşım vardı .

İç çamaşırlarını, yastık kılıflarını ütüler, ayin gibi saatlerce banyo yapar, ve sonrasında banyoyu çamaşır sularıyla silerek çıkardı. Saatlerce giysi dolabını düzenler ve kıyafetlerini neredeyse renklerine göre indekslerdi. Çok boş vaktimiz de yoktu, yoğun bir iş gününün ardından mesela bütün gecesini böyle şeylerle geçirirdi. şaşkınlıkla onu izler ve hayatındaki her şeyi dolabında yaptığı gibi yoluna sokamamasına hayret ederdim.

Bense her zaman sabahları banyo yapmaya üşenmemek için kendini zorlayan , kuaföre gitmeyi devamlı erteleyen bir insan oldum.
Ütülenmesi gereken gömlekleri bazen aylarca giymiyorum.

Erteleyerek yaptığım her işin zorluğundan bunaltı geçiriyorum. Hep bundan sonra diye başlıyorum planlara. Yarın yeni bir insan olacağım diye söz veriyorum kendime.
Aslında , yani , böyle bir kural mı var, ütü yapıp evi tertemiz mi yapmalıyım mütemadiyen ? Ben dağınık bir insanım . Dağınıkım.
Bu kadar boktan plan olmaz olsun ya. Bundan sonra hiç , bundan sonra iç çamaşırlarını ütüleyen bir insan olacağım , diye bir cümle kurmayacağıma kendime söz veriyorum.
Verdim gitti hatta.

7 Ocak 2009 Çarşamba

Starbuck , This is Apollo


Profilo A.V. M.'yi çok severim. Hem evim yakın, hem senelerdir gidiyorum, hem de yarı fiyatına. Bu sonuncusu olmadı .

Neyse, dar koridorları ve alçak tavanları var buranın, son zamanların alışveriş merkezlerine girdiğinizde hissettiğiniz uçak hangarında dolaşan küçük karınca duygusu olmuyor burada yani. Koridorların arasında dolaşırken mahallemde dolaşıyor gibi hissediyorum. Sevdiğim yerleri var,sevmediğim yerlerini görmezden gelebiliyorum.

Dün biz gene buradaydık, yemek yedik, sonra ben Koton'a girdim. Koton indirime girmiş. E tabi 2 ay önce 2 katı fiyatla aldığım montu indirimde görünce ben de bunalıma girdim. Neyse topladım bir şeyler, haftasonu çalışıyorum, yeni bir kaç kıyafet iyi gelebilir diye düşündüm. Aslında bot almak istiyordum ben, uzun bir tane, siyah, şöyle yürüken "nerden aldınnnn" denecek. Bulamadım bot mot, zaten açtım , acelem vardı, saha kaygandı, hava koşulları uygun değildi filan. Önümüzdeki maçlara bakıcaz artık.


Neyse, eve dönerken Starbucks diye tutturdum, girdik aldık iki kahve, iki kek ( havuçlu olan benim ) . Nesini bu kadar seviyorum Starbucks'ın bilmiyorum. Ally Mcbeal vardı eskiden cnbc-e 'de, orda tüm amerikan halkı sabahları işe giderken ellerinde kahve fincanıyla yürür gibi bir izlenim edinmiştim ben. Ne biliyim canım çekiyordu, o günlerden kalma bir takıntı sanırım. Bir de paketlerini seviyorum, kağıt bardaklarını, kekleri koydukları kare kutucukları. Kıt bir insanmışım gibi geldi şimdi bana bile bu yazdıklarım ama öyle.

Aslında ben normalde kahvemi çayımı şekersiz de içerim. Starbucks, bak itiraf ediyorum kahvelerin reçel gibi yapış yapış ama neden seni canım çekiyor bilmiyorum.


Sonuçta eve döndük saat 22:00. Ben bir bardak kahveyi içtim bir güzel sömüre somura. Biraz televizyona baktım. Uyudum sonra. Kahve içince uyuyamazsın derler bir de diye düşünüyodum uyurken. Son gülen ben olamadım.

Doğruymuş dedikleri. Uyandım saat 03:00'da. Düşündüm, salona gittim, tv 'yi açtım. Starbucks'a da amerikan özentisi zevklerime de güzel serzenişlerde bulundum.

Saat şu an 11:30. İşteyim. Ve hala uyumadım.

6 Ocak 2009 Salı

Kadınlar üzerine kurulmuş en önemli komplo


Açıklıyorum ey insanlık, kadın ırkı özellikle siz dinleyin . Yıllardır kadınlar üzerine geliştirilmiş en sistemli ve acı verici baskı kurma politikasını açıklıyorum ;


Son 5 senede en çok ne yaptın diye sorarsan, rejim yaptım güzel kardeşim. Hem de 38 bedenim , istediğim her şeyi giyebiliyorum.


Her yemekte diyet kola söyledim. Her hamburger yiyene günah işliyormuş gibi baktım. Gazete okurken zayıflayan ünlü haberlerini kaçırmadım. Sokakta gördüğüm zayıf kızlara gözlerimi kısarak baktım ve sevgilim yanımdaysa onları görmesini engelleyecek açıda oturdum.


Tüm alışveriş planlarımı kilo verme sonrasına erteledim. Uzun süredir görüşmeyen arkadaşlarla buluşunca önce kimlerin kilo verip aldığına dikkat ettim. Birisi kilo mu aldın sen diye sorunca evde kendime gelmek için kişisel gelişim kitapları hatmettim.


Her sabah az yedim, her akşam kontrolü kaybettim.


Ve bunları sanırım sadece dergide gördüğüm kızlara benzemek için yaptım. Biri bana bunu yap demiş olmalı sonuçta. Ya da ben bir deliyim, kendiliğimden böyle davranıyorum. Durup durup nasıl kilo vereceğini düşünür mü bir insan ?


Etrafıma bir bakıyorum da, hiç bir kadın kendinden menun değil. Bir "zayıflamak isteyenler" cephesi var. 36 beden insan bile var kardeşim bu grupta, poposunu büyük buluyormuş. Bir insanın poposu büyükse, büyüktür. Bunu niye kabul etmiyoruz ki? Bir de "kilo almak istiyorum"cular var. Bunları da zaten kilo vermek isteyenler yakalayınca dövüyor.


Peki yağ tabakaları peşinde kadın ömrü böyle geçerken, erkekler napıyor? Napıyor ha sorarım sizlere naapıyor? Ne isterse yiyor, içiyor, göbek yapıyor. Hiç de bir erkek görmedim kilo vermek için yırtınan. Ne şimdi bu? Kadınlar aptal mı yani ?


Ben , kendim, bizzat şahsımla beraber bu kadınlar üzerine oynanan iğrenç oyunu bitirmeye karar verdim. Artık ne istersem yiyeceğim yeter ya. Kimseye de soracak değilim. Çok ünlü bir manken ya da oyuncu olmayacağım da belli, ne kasıcam , kameralar mı çekio 6 kilo koyacak üstüne.

Beni böyle seven kalsın kardeşim yanımda. 40 kilo kadınların üzerinde dar elbiseler güzel durabilir ama, ben kadın gibi görünmeyi tercih ediyorum artık. Sağlıklı olayım gerisi yeter yani

Aaaa, Çıldırtmayın insanı. Yeminimi bozdum. Artık ne istersem onu yiyeceğim.


Hayat kısa zaten.

5 Ocak 2009 Pazartesi

Kendimden bahsetmem gerekirse..



Çok isteyince hayallerin gerçekleştiğine inandığım bir dönemdeyim.

Bir çocuk sahibi olmanın ne anlama geldiğini bilmediğim bir dönemdeyim.

Her şeyin içine etsem de düzeltecek zamana sahip olduğum bir dönemdeyim.

Geleceği ve geçmişi aynı oranda düşündüğüm bir dönemdeyim.

İşten erken çıkamadığım ve haftasonları çalıştığım bir dönemdeyim.

Hep dışarıdan yemek söylediğim bir dönemdeyim.

Televizyonun sesini çok açan komşulara sesimi oturduğum koltuktan duyurabildiğim bir dönemdeyim.

Uyumadan önce birinin benle konuşup her şeyin çok güzel olacağını fısıldadığı bir dönemdeyim.


Ve ,

Yağmurlu sabahları çok sevdiğim bir dönemdeyim.