28 Şubat 2010 Pazar

Peki Neler Yaptım ?


Cumartesi günü evde 3 bebek ve 6 yetişkin cümbüş halindeydik. Cuma günkü postumda yazdığım tüm yemekleri yaptım. Üstüne bir de akşam yemeği yaptım misafirlere. Hee, sadece donmuş İkea köftelerini fırına atmış olabilirim ama olsun gene de bayıldılar. Bu arada İkea, hizmet anlayışını beğenmiyor olabilirim ama köftelerin harika. Neyse foto olarak yeni evime ilk kez gelen iki en samimi arkadaşımla bu pozumuzu koyuyorum burada hamileyim tee eski bu poz yani.

Bebişleri sitede gezdirdik.

Bu gün alışveriş de yaptım . Kartal Real mi ne daha yeni tanıyorum buraları böyle bir outlet varmış yeni öğrendim. Mango, Marks & Spencer ve Koton'un outletlerinde bazı şeyleri almayanları dövüyor, bazılarının ise üzerine para veriyorlardı. Bu şartlar altında bayağı bir alışveriş yaptım.

E market alışverişi de yaptım.

Kuaför, sinema, müzik dinlemek , caddede turlamak ve de spora gitmek an itibariyle büyük bir yalaaan oldu.

Birazdan yatakta cnbc-e izleyerek uyuklayıp hafta sonunun sonunu getireceğim.

Listeyi tamamlayamasam da buna da şükür !

26 Şubat 2010 Cuma

Ha - Ha- Ha -Haftasonuuu


An itibariyle bir haftanın en sevdiğim yerinde cuma akşamındayız . Önümüzde uzanan 2 günlük hafta sonuna daha hiç dokunulmamış. istediğiniz her şeyi yapabileceğiniz kadar uzuuun görünür şimdi o iki güncük. Mesela ben,

misafir ağırlamayı,

tiramisu, limonlu kurabiye, kabak tatlısı ve börek yapmayı,

sinemaya gitmeyi,

bebişi gezdirmeyi,

kendime alışveriş yapmayı,

spora uğramayı,

balık yemeye gitmeyi ,

caddede bir tur atmayı,

haftalık market alışverişine gitmeyi,

bir akşam şöyle müzikli bir yere kaçmayı,

hee bi de kuaföre gitmeyi planlıyorum bu hafta sonu.

E ama çok saçma göründü şimdi gözüme böyle yazınca bu kadar şeyi. Neyse hafta sonu, varlığın yeter , insanı böyle hayallere kaptırtman bile güzel.

Bakalım ne yapmaya yetecek bu iki gün

23 Şubat 2010 Salı

Ortaya Karışık

Demin eve girdik, Avatar'ın ilk yarısından sonra sinemadan eve dönüp ikinci yarıyı seyretmedik bile. Sebep olarak benim sokum olarak adlandırabileceğim omurgamın garip bir kemiğinin hamilelikten beri oturunca garip bir şekilde ağrıması. Yeter ulan artık normale dönmek istiyoruum!
Sütüm gittikçe azalıyor, bebek de yavaş kilo alıyor. Gittiğimiz her doktor ayrı bir teori üretti.Ben de onları değil annemi dinlemeye karar verdim. Memeyi her istediğinde veriyorum, aralarda da mamayı dayıyorum. Bebek biraz kilo almaya başladı gibi. Ama hala kabız ve bugün gene 6. günde fitille kaka yapabildi.
Her gün yüzmeye gidiyorum. Sonrasında duş almak resmen yüzmekten daha uzun sürüyor kıl oluyorum.
Geçen gün sitenin parkında kadının teki oğluma küçük kafalı dedi. Kendi kızı da küçük kafalıymış, iyi niyetliydi herhalde.
Bu arada yemin ederim çok güzel yemek yapıyorum, çok marifetliyim ya.
Evet.

22 Şubat 2010 Pazartesi

500 Days of Summer


Öncelikle, bir romantik komedi ya da aşk filmi arayışı içindeyseniz bu filmden uzak durun. Yeni bir ayrılık yaşamışsanız bu filmden uzak durun. Aramamanız gereken birileri varsa ama eliniz devamlı telefona uzanıyorsa bu filmden uzak durun. Mutlu sonlara alışkınsanız bu filmden uzak durun.
Hayatınızın en büyük aşk acısını gülümseyerek hatırlayabiliyorsanız bu filmi seveceksiniz. Aşıkken yaptığınız saçmalıkları uzaktan izleyebileceğiniz bir yere geldiyseniz bu filmi seveceksiniz.Zamanında sizi üzenler için iyi dileklerde bulunabiliyorsanız bu filmi seveceksiniz.
Tabii, seyredip seyretmeme kararı gene de sizin :)



21 Şubat 2010 Pazar

Adresi Şaşırmış Bir Mektup


"Sevgili Arkadaşım,


Seninle İstanbul'da yaşadığım belki de en zorlu dönemde yakınlaştık. Aynı işyerinde dünyanın en kolpa ve eğlenceli işini yaparken tanıştık ve bir anda birbirimizin hayatına dahil olduk. İşten çok çene çalmaya fırsatımız oluyordu ve bu fırsatı sonuna kadar kullandık. Beraber yaşadığımız maceralar yıllar sonra biraraya gelince anlatıp tekrar tekrar güldüğümüz anılara dönüştü. Paylaştığımız zaman diliminde hüzün, yorgunluk, hayalkırıklığı ve bunlara rağmen bolca umut vardı. Büyümeden önceki son duraktaydık sanırım.

Hepsinden önemlisi bir başına bir evde yaşayan yalnız ve aptal bir kızdım ben o zamanlar. O hayatı ve o evi benimle paylaşmasaydın sanırım hala İstanbul'da olmazdım. Sen benim büyümeden, bir aile kurmadan ve bir adama bağlanmadan önceki son " en yakın kız arkadaşım" dın .

Neyse.

Bir kaç ay sonra evleniyorsun ve ben düğününde bulunamayacağım. 4-5 sene önce hayalini kurduğmuz, nasıl olacak acaba diye merak ettiğimiz en özel günlerden biri olacak düğünün. Ben evlenirken bana attığın mesajın aynısını sen de ilk dansını yaparken sana atmayı hayal etmiştim, yapamayacağım. Hem de o gün kocamın kuzeninin Ankara'daki düğününe gideceğim için. İşte şu cümleyi yazdıktan sonra bir kaç sene önce asla dönüşmeyeceğimi iddia ettiğim bir kadına dönüştüğümü ben de görebiliyorum. İstemediği şeyleri uyum sağlamak için yapmak zorunda kalan bir kadın.

Canım arkadaşım, kırgınlığını anlıyorum. Uzun zamandır aramıza soğukluk girmişti, bu olaydan sonra belki artık sadece tesadüfen görüşen insanlar olacağız.

Beni anlamanı şu an için beklemiyorum. Ama çok güzel bir gelin olacağın o gün, "evet" diyeceğin şey sadece yanında oturan adamla bir ömür aynı evde yaşamak olmayacak. Evliliğin fedakarlık, bazen kendinden , isteklerinden vazgeçmek, bazen uyum sağlamak ve orta yolu bulmak olduğunu zamanla sen de göreceksin.

Eskisi gibi olmamızı beklemiyorum. Ama zamanla belki sen de o gün orada olamamanın benim için büyük bir fedakarlık olduğunu ve ne kadar üzüldüğümü görebileceksin.

Bir ömür boyu mutlu olmanı dilerim,

Zeynep"

20 Şubat 2010 Cumartesi

İkea Sabrımızı Tüketti İkeaa


Ben artık ikeanın reklam müziğini böyle duyup böyle dinliyorum dostlar. Bu kaçıncı Cumartesi kendileri yüzünden sinir harbiyle geçen bilemiyorum.

Her şey yeni eve ayakkabılık, giysi dolabı , kitaplık gibi mobilyalar alma niyetimizle başladı. Gezmeyi, köftelerini ve dergilerini pek sevdiğimiz İkea'ya gittik, bir güzel gezdik ve de beğendimiz eşyaları almaya karar verdik. Gardrop, ayakkabılık, kitaplık ve bir kitaplık dahadan oluşan aldığımız şeyleri kim getirecek, nasıl yapacak hiiç düşünmedik bile. Hatta bir ara dünya sevimlisi hayat arkadaşım "Ben kurarım canım ne olacak" filan dedi. Sonrası..

Sonrası tam bir facia. Aslında İkea iyiydi de arkadaşları kötü durumu var aslında. Çünkü kasalardan çıktığınız ve ödemeyi yaptığınız andan itibaren DHL isimli güzide kargocu ile muhattapsınız. Mağazada gaayet modern ve çekici görünen mobilyalar 80 kutu halinde elinize verilince bitmeyen montaj ve teslimat kuyruklarına giriyor, kalabalıktan şaşkınlaşmış görevlilerle muhattap oluyor, ortalama 100 tl montaj ve nakliyat parası bayılıyor ( biz 300 tl verdik) ve de işin daha güzeli, keyiflerine göre gelmelerini ve kurmalarını bekliyorsunuz. Mobilyayı getirenler ve kuranlar aynı firmadan olmasına rağmen ayrı ayrı teşrif ediyorlar. Montajcılar 1 haftadan önce randevu veremiyor ve geleceğiz dedikleri günde size saat veremiyorlar. Bütün gün evde gelmelerini bekliyorsunuz ve sürpriiz, bazen gelmiyorlar bile. Teslimat yapan arkadaşlar ise yağmurda şişmiş dolap kapaklarını bir şey söylemeden teslim edip, zararsız teslim aldığınıza dair kağıt imzalatarak gidiyorlar. Siz de bozuk mal teslim edecek halleri yok ya diye düşünen bir salak oluyorsunuz.

Yani kısacası İkea'dan mobilya almadan önce sağlam sinirlere sahip olduğunuzdan emin olun. Ya da aldıklarınızı taşıyabilecek kadar geniş bir arabanız ve kurabilecek kadar yetenekli kocanız olsun.

19 Şubat 2010 Cuma

Vuuu Rüzgar Gibi Geçti


Son iki hafta çok hızlı ve hareketli geçti.


Öncelikle taşınma işimizi hallettik. Site hayatına, Anadolu yakasına ve Narcity'e merhaba dedik. Taşınma gününde biz becereksiz çekirdek ailemize yardım eden akraba olsun arkadaş olsun herkeslere burdan bir daha teşekkürler. 3 aylık bebekle taşınmaya çalışırken yerinden kalkıp yardım etmeyen bi telefon bile açmayan herkese de ne diyeceğimi bilemiyorum..:P

Narcity güzel, kapalı havuz sporsuzluktan ölen bünyeme çok iyi geldi. Bir zamanlar işten her çıkışta yüzerdim, o performansı doğumdan sonra yakalar mıyım bilmiyorum ama günde 1 saat havuza gidiyorum. Bir de hava çok berbat değilse bebeği arabasıyla çıkarıyoruz, yürüyüş oluyor. Neyse steril site hayatı benim senelerdir taksime yakınlığına göre beğendiğim yaşam anlayışımı değiştirebilirmiş gibi görünüyor şimdilik.

Yardımcımızla şimdilik işler yolunda. Bebeği bırakıp çıkıyoruz yavaş yavaş. Güven iyi kötü oluşuyor aramızda . Umarım işler hep yolunda gider. İçim pek rahat değil. Ama hayatımızı bayağı kolaylaştırıyor açıkçası.

Güzel bir sevgililer günüydü:)

Hayat hoş eğlen coş :)