29 Mayıs 2009 Cuma

Ne Kadar Güzel Olduğunuzun Farkında Mısınız ?


Tanıdığım tanımadığım o kadar çok insana sormak istiyorum ki bu soruyu. Hiç bir haltın farkında değiliz çünkü . Ne kadar önemli olduğumuzun, ne kadar değerli olduğumuzun, hiçbir şeyin farkında değiliz hem de.

Her köşebaşında mutsuz bir erkek var, her evin penceresinden umudu olmayan bir kız bakıyor. Tüm işyerleri kaderine mahkum insanlarla dolu. Herkes bir şeylerden şikayetçi, umutsuz, mutsuz. Hepimize birisi bir haksızlık yapmış .

Öyle yanlış, öyle yanılmışız ki.

Daha güzel, daha zayıf, daha güçlü, daha zengin olmak için o kadar istekliyiz ki...

Hey, sen !

Uzun zamandır mutsuz olan, kendini hiç sevmeyen, beğenmeyen, hep üstünde başkaları olduğuna inanan. Bir gün gerçekleşecek hayallerim diye düşünen.

Eşsiz olduğunun farkında mısın? Senden bir tane daha yok. Tüm dünya birleşsek bir sen olamayız. Aynaya bak ,gözlerinin içine doğru eğil. Ne görüyorsan tüm sahip olduğun o kabuk. Ve o kabuk sadece içindekileri taşısın diye sana verilmiş .

Güzel dostum.

Ne kadar güzel olduğunun farkında mısın ?

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Bugün Paramı Neye Harcasam?


Bu akşamüstü paramı harcayabileceğim birkaç seçenek var. Onlar da ;


- Star Trek filmine gitmek ve Sylar'ın kulakları eşek kulakları diye neşeyle çığlık atmak

- Cevahir'de dolaşıp kendime iki üst baş almak

- Akşama güzel bir yemek hazırlamak için Migros'a gitmek ve delicesine alışveriş yapmak. Sonrada bütün gün onları pişirmek .

- Arabayı yıkatmaya ve benzin almaya götürerek kocama sürpriz yapmak. Bu çok saçma oldu .

- Kuaföre gidip kendimi bakıma sokarak kocama sürpriz yapmak. Bu o kadar da saçma olmadı.

- Doğumgünü geçen iki arkadaşımın da aylardır almadığım hediyelerini bugün alıp sürpriz yapmak. Bu daha da saçma oldu.

- Virgül, Karakalem, Altyazı bilmemne bilumum entelijans dergileri toparlayıp sağlam para vermek.


Evet hayatımın şu noktasında paramla yapacak başka birşeyim yok. Para dediğin nedir değil mi...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Beşiktaş vs Galatasaray


Maç yazısı yazacak halim yok tabii ki anlamam etmem. Başka bişeyden bahsedeceğim.


Pazar günü Beşiktaş çarşısındaydım, maçla filan zerre alakası olmayan sebeplerle. Maç olduğunu bilem unutmuşum hatta, öyle gezerim pasajları filan diye düşünmüştüm. Aaa bir de ne göreyim siyah - beyazlı adamlar- kadınlar , kalabalık , kıyamet. 2 saat filan oradaydım. İlk defa Beşiktaş taraftarını televizyon haberlerinin dışında gözlemlemiş oldum hatta. Şimdi , yaklaşık 6 senedir, Galatasaray Ali Sami Yen stadı'nın tam arkasında bir apartmanda yaşayan ve her maç, özellikle derbi zamanı yeterince Galatasaray taraftarı da gözlemlemiş bir insan olarak bir taraftar karşılaştırması yapacağım. Bu arada Galatasarylı ya da Beşiktaşlı değilim yani hatta ben ne anlarım ulan futboldan hahaha


- Beşiktaş taraftarlarının arasında daha fazla genç kız - kadın vardı. Galatasaray taraftarlarının arasında da kızları görsek de, Beşiktaş'ın bu açıdan daha modern bir manzara sergilediğini söylemeden geçemeyeceğim.

- Galatasaray taraftarı süsüne püsüne, giysisine , formasına daha çok özen gösterir . Beşiktaş taraftarının da formalar, siyah - beyazlar tamamdı ama şöyle bir yüzünü veya saçını boyayan çılgınlar ordusu göremedik.

- Beşiktaşlılar'ın sloganları , şarkıları daha güzel demeyeyim de daha yaratıcı sanki.

- Şimdi tamamen bireysel gözleme dayanan bir saptama yazacağım. Bilenler bilir, Ortaklar Carrefour'un arka kapısına toplaşır Galatasaray taraftarı , öyle maç başlayana kadar. O yoldan geçerken tek başınızaysanız laf eden bir densiz mutlaka çıkar. Dün Beşiktaş'ta ellerinde bira şişeleriyle bağıra çağıra geçen sürü halinde taraftarlar vardı ama ben bir laf atma veya taciz gözlemlemedim. Kadın olarak tedirginlik veren bir atmosfer yoktu.

- Galatasaray maç sonrası da öncesi de, kazansa da kaybetse bir sinirlidir böyle,hafif agresiftir. Çarşı herşeye karşı güya ama cafelerde dönercilerde oturan gülen eğlenen tipler gördük biz hep.

- Beşiktaş taraftarının sokaklardaki yaş ortalaması daha küçük.

- Galatasaray taraftarı daha kalabalık gruplar halinde dolaşıyor veya öbekleşiyor.


Takım tutmaktan , futboldan anlamayan bir insanın tesadüfi sosyal gözlemlerini okudunuz. Bence dostluk kazansın.

22 Mayıs 2009 Cuma

Pikniklemek


Havaların ısınmasıyla beraber , babalarının ellerinden tutarak dağa bayıra yayıldıkları piknik konseptini yeniden yaratmak isteyen adamlar öncülüğünde canlanan piknik kavramı sayesinde, başınızı çevirdiğiniz her yeşillikte yayılmış aileler görebilirsiniz. Şahsen toplum baskısına uyarak katıldığım böyle bir piknik aktivitesinde geçen haftasonu yaşadıklarımdan yola çıkarak, sizlere faydalı olabileceğini düşündüğüm birtakım uyarılarda bulunmak isterim ;


1 - Piknik, evde yapılan börek, kek, kısır ne bileyim bilumum evkadını yiyeceğinin hazırlanması, etlerin yanına garnitür olarak sunulması esasına dayanır. Şahsen ben babalarımızın piknik öncesi Migros'a girip sadece 10 kilo et alarak bir bilinmeze yol açtıklarını zannetmiyorum. Gerekli hazırlık süreci önceden yapılmaz ve tüm gerekenler Migros'a girmiş 3 erkek çocuğuna bırakılırsa bizim gibi boğazda yemek parasına kıytırık bir piknik yapabilirsiniz.

2- Piknik yeri, en önemli ayrıntılardandır. Yola çıkalım nasılsa yer buluruz zihniyeti, özellikle güneşli bir günde İstanbul şehrinde bir avuç kalan yeşillikler için geçerli olmaz. Pikniğin ilk 3 saati arabada geçer, üzülürsünüz.

3- Piknik aktivitesinin en stratejik adamı olan mangal yakıcısı iyi seçilmeli, özgeçmişi iyice incelenmeli, gerekirse sözlü mülakata alınmalı ve kendisinden daha önceki mangal yakma eylemlerine dair sağlam referanslar istenmeli. Bizim mangalımızda olduğu gibi birbirini iterek "Yapamıosun oğluuumm" şeklinde bağırışan erkekler, açlıktan ilk bir saat turşu ve ekmek yemenize sebep olabilir. Hele ki, yan masalardan bir mangalcı amcanın olaya salça olması aşaması var ki, o konudan hiç bahsetmek istemiyorum.

4- Piknik , kene, börtü, böcek gibi konuları açmak ve bu konularda espri yapmak için doğru vyer değildir.

5- Alerjisi olan ve bu mevsim hiç hapşurmadığı için kendi kendine aptalca sevinen alerjikler . Böyle bir yerde herkese salyalarınızı saçarak hapşurabileceğinizi ve bu hapşuruk - burun tıkanıklığı - nefes alamama krizinin 3 gün sürebileceğini göz önünde bulundurun ve sorun kendiniz "Değer mi?" Değmezmiş anasını satayım hala hapşuruyorum.

6- Piknik alanında etleri yedikten ve bir fıçı birayı içtikten sonra siz yayılırken oğlanların yapabilecekleri bir aktivite önceden hazır edilmiş olmalı. Misal bir top, bir ip, bir uçurtma ne bileyim. 30 yaşında adamları eğlendirmek zorundasınız ve bu çok büyük bir baskı!

7- Son olarak, dönüşte arabaları sürecek alkol almamış birileri olmalı. Hala diğer arabadakilerden haber alamıyoruz, endişeliyiz.

15 Mayıs 2009 Cuma

Ordinary weekend


Bu haftasonu yapılacaklar listem;


1- Cumartesi karşıdan ev bakılacak. Sahrayıcedit, İçerenköy, Cadde kenarları, Üsküdar.

Sizden bıktım Ataşehir ve Çekmeköy, buralara bakıciim bu haftasonu

2- Eurovision ve Lost'un final bölümü bilumum abur cubur eşliğinde seyredilecek. Hadise'yi destekliyorum, Benjo'dan tırsıyorum.

3- Pazar günü kızlarla buluşup yeni yavrulayan arkadaş ziyarete gidilecek. Böyle planlar yapıyorum, ama Pazarları evden çıkmak istemiyorum.

4- Beşiktaş ve Taksim'de pasajlar gezilecek. Kendime güzel şeyler alacağım , hem de ucuz şeyler alacağım, kendime evet kendi kendime

5- Şu Elif Şafak'ın kitabı bitsin artık.

12 Mayıs 2009 Salı

Nisan Mayıs ayları titrer gönül yayları


"Yehuu tepitepiteyyy" bağırışları duyuyorum her taraftan. Havaların ısınmasıyla beraber herşey güzel olacak hissi herkesi hakimiyeti altına almış durumda . Hepimiz Bodrum'da bir yaz sezonu geçirecekmişcesine, hatta Mikanos'ta çılgın partilerde dağıtacakmışcasına hevesliyiz. Klimasız evlerimizi ve trafikte belediye otobüslerini düşünen yok tabi. Neyse düşünmeyin de zaten. Buyrun baharın gelmesiyle yapılacaklar listesine


1- Televizyonun karşısından kalkın ve spor yapmaya başlayın. Kalkamıyorsanız Ebru Şallı'yı açın bari o sizi motive eder.


2- Rejim değil sağlıklı beslenme diye düşünün ve cipsleri çikolatları uzaklaştırın.


3- Alışveriş merkezlerinin hakimiyetini klimasız yolda yürünmeyecek ileriki aylara kadar dondurun ve kendinizi boğaza, denize, bir su birikintisinin kenarına atın. Esen taze bahar havası hücrelerinizi yenileyecek.


4- Tüm sevdiğimiz markaların bahar / yaz sezonları bir süredir mağazalarda arzı endam etmekte malumunuz. Sakın iki havalar ısındı diye ilk indirimine bile girmemiş askılı bluzları toparlamayın. Geçen yazdan kalanlar bir ay daha idare etsin bakalım, yoksa aldığınızın yarı fiyatına aynı mağazadan kamyon kaldıran ablaları görüp üzülürsünüz.


5- Ayak ve el bakımı yapmak için kendinize zaman ayırın. Kimse ilk açık ayakkabı giydiğiniz gün size " zamanı yokmuş kızcağızın "diyerek anlayış göstermek zorunda değil . Pedikürsüz ayakların affı yok!


6- Çoğumuzun koskoca 3 ay boyunca tatil yapamayacağı ve tüm senenin stresini 15 günlükcük kısacık bir sürede atmaya çalışacağı malum ama tatil yapmak kadar eğlenceli bir diğer şey de tatili planlamak ! Nereye, ne zaman, kimlerle gidilecek, hangi otelde kalınacak vs.. daha bir çok ayrıntılı tatil planı yapmak , erken rezervasyon günlerinde oldukça eğlenceli.


Eh şimdilik aklıma gelenler bunlar, başka fikri olan varsa bekliyorum :)