21 Ekim 2010 Perşembe

Yardıma İhtiyacım Var

Fena halde yardıma ihtiyacım var. Çok kötü durumdayım.

Şirketi açmak üzereyiz, ofisi tuttuk, eşyaları aldık. Aylardır evde oturan ben iş hayatına adapte olmaya başlamıştım. Her şey biraz fazla hızlı ve güzel gidiyordu.

Ta ki gecenin köründe çalan telefona kadar. Bakıcımız gayet güzel ebelenmiş. Gecenin köründe yağmur altında bebekle beraber yollara düşmek, ama hiç bir işe yaramaması. 8 aydır yanımızdaki kızın sarılıp ağlayıp vedalaşması.

Sıfır uykuyla duruyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum. Yani genelde ne yapacağına dair bir fikri olur insanın ama benim beynim durmuş durumda.

Yeni bir bakıcı bulmak gerekiyor. Nasıl olacak ? Nasıl güveneceğim. Of gene her şey sil baştan. Belki Tolga'nın annelerini çağırırım bakıcı alışana kadar dursunlar diye.

Bir de ortağıma anlatmak lazım durumu.

Acaba işten şirketten vaz mı geçeyim ? Biraz daha beklemede mi kalayım ? Ya da bir bakıcı alıp körlemesine iş diye direteyim mi?
Nasıl uyutacak bebeği ? Nasıl oyalayacak ? Nasıl alışacağız yeni gelecek birine ?

Tek bildiğim ...yardıma ihtiyacım var.

19 Ekim 2010 Salı

Yoksa Bu Oğlan Ezik Mi?

Oyun grubu mu , bebek okulu mu , görmemişin çocuğu olmuş nereye parasını atacağını şaşırmış mı , artık ne derseniz deyin adına, bebeği haftada bir gün bir saat bir yere götürüyorum. Yeni açılan bir yer, Eren'den başka iki tane daha bebek var onunla aynı yaş grubunda . Bu gün ikinci gidişimizdi.
Velhasıl bebek kalabalık ortamda kişilik değiştiriyor bunu anlamış oldum. Böyle bir sinik, ezik. Karşısında hadi yürüyelim, hadi oynayalım diyen oyun ablalarına bir tırsarak bakmalar... Dokunsan ağlayacak hareketler. Yerlere saçılmış boyalar, makarnalar, köpükler arasında özgürce oynaşabilecekken, ezik ezik bakmalar. Evet, evet doğru kelime bu, ezik oluyor benim bebeğim toplum içinde. Bi de hepsi yetmezmiş gibi oyun grubundaki diğer 6 aylık kız bebeğe yanık yanık bakmalar... Halbuki kızın umrunda mı acaba ? Acaba? Kız çatır çatır küpleri üstüste dizerken bizimki anca küpe parmağını sürüp deneysel çalışmalarda bulunuyor.
Evde neşeli, kahkalar atan, iki dakika zor zaptettiğimiz bu oğlan kalabalık ortamda süt dökmüş kedi, ürkek üveyik...Bakalım daha neler göreceğiz.

Önemli Not = Ateş'in annesi Belgin, blogunu çok beğeniyorum, senin sayende külotlu çorap buldum Eren'e ama yorum yazılamıyor blogunda, mail adresinde yok.. Hani niye kimse bana yorum yazmıyor fln diyosan diye :)

17 Ekim 2010 Pazar

Pazar Pazar


Üst diş geliyor, hem de bangır bangır geliyor. Güle güle huzur , elveda uyku. Abartıyorum biraz tabii, ama bu yeni huylar ? Suratıma bakıp yüzünü buruşturarak ağlayan bu çocuk ? Tutturmak ve inat etmek ? Ve benim bebek uyuduktan sonra her akşam 1 kadeh şarap içmem ? Sanırım kendimi alkolle avutuyorum . Hangi filmden öğrendiysem sanki burası New York benim adım da Amanda .


Neyse, bir de burnu tıkandı . Tonimer sıkıp duruyorum burnuna. Her gün okyanuslarda yüzse bu kadar okyanus suyu yutmazdı bebiş. Her odada nemlendirici çalışıyor, ev ananemin kilerinden daha berbat şekilde nem kokuyor . Öksürükten korktuğumu da anladı zaten, ilgimi çekmeye çalışırken yalandan öksürüp yan gözlerle bana bakıyor . Abartmıyorum gerçekten yapıyor. Ya neyse galiba biraz abartıyorum ama sonuçta yalandan öksürüyor işte ben korkıyım diye.


Bir de size de öyle geliyor mu ? Sanki herkes size sadece siz onlara kötü davrandığınızda iyi davranıyorlarmış gibi geliyor mu? Ne dedim ben şimdi ?


Tamam tamam sustum.


15 Ekim 2010 Cuma

Ne Zayıflatıyor ?


Her gören soruyor, nasıl zayıfladın. Bakın yazıyorum ne zayıflatıyor.


Spor zayıflatmıyor. Yürüyüş zayıflatmıyor. Haplar zayıflatmıyor. Elma sirkesi zayıflatmıyor. Sabah ılık limonlu su zayıflatmıyor. Vücudu streçlere sarmak zayıflatmıyor. Bilumum çaylar zayıflatmıyor. Yeşil çay da dahil. Yavaş yemek zayıflatmıyor. Sakız çiğnemek zayıflatmıyor.


Yememek zayıflatıyor.


Nokta.

14 Ekim 2010 Perşembe

Bebek vs Ben


Çocuk sahibi olmanın yerleşik ve düzenli bir hayata açılan bir pencere olduğunu düşünen insanlara çok gülüyorum bugünlerde. Hem de öyle böyle değil... Bilmiyorum akıllarında çocuk sahibi olmayı nasıl bir şey zannediyorlar, ve sıkıcı bir hayatla, durağan ve sabit bir düzenle özdeşleştriyorlar. Arkadaşlar, büyük bir sırrı açıklıyorum, çocuk sahibi olmak demek, bütün dünya ve içindekiler patlamaya hazır bir kola kutusu gibi aşağı yukarı sallanıp dururken sakin ve dengeli kalabilmeye çalışmak demektir.


Bebek daha geçen aya kadar emeklemeyi bile beceremezken şimdi geceleri bir arkamı dönüyorum, yatağında ayağa dikilmiş pis pis sırıtarak bana bakıyor. Birdenbire yürümeye çalışmalar, bu çalışmalar sırasında bol bol yere kapaklanmalar. Bir de , yani bu cümleyi kurarken bile komik geliyor ama, istediği şeyleri söylemeye başladı. Mama diyor, al diyor, baba diyor , abla diyor.. Peki anne diyor mu? Anladınız siz cevabı, neyse...


Tüm bu değişimlerin, minik kol çantası bebeğimin, istediklerini yapan asi bir bebeğe dönüşme sürecinin en hayret verici kısmı da şu ; bana gıcık olmaya başladı. Yo abartmıyorum, hayır halüsinasyon görmüyorum . Bebeğim , bana bildiğimiz gıcık oluyor, benimle yemek yemiyor, uyutmaya çalıştığımda uyumuyor, ninni söylemeye başladığımda kıkır kıkır gülerek dalga geçiyor... Hoş bunun bebeğin anneye karşı normal bir tepkisi olduğunu söyleyen milyon tane kitap okudum ama. Ne diyim ya.


Bir de okula başladık , ben ona bebek okulu diyorum. Haftada bir gün, bir saat giderek sosyalleşecek , biz de onu bu kış günlerinde oyalamanın bir yolunu daha bulmuş olacağız . İlk seferimizde beni de şaşırttı ve bol bol ağladı. Ağlayıp korkarak bana doğru sokulmasından ve bana sarılmasından psikopatça bir zevk aldım. İtiraf ediyorum, hiç bir aşık bir anne kadar bencilce sevemez ve ben de bir istisna değilim...


Hep beni sevsin sırf beni sevsin :P