19 Temmuz 2010 Pazartesi

İşe Gitmeyen Ama Çalışan Anne

İşte karşınızda çalışan bir kadının anne olduktan sonraki en büyük dilemması. E, hamilelik bitti, bebek geldi, iyi kötü düzen de kurduk bir kaç ay içerisinde.. Peki şimdi ne yapacağım ? Bebekten önceki günlerdeki gibi işe devam mı? Yoksa iş hayatına el sallayarak veda edip domestik eksenli yeni bir hayat kurmak mı..İşte bence sorun burada başlıyor.
Ben sadece kendi penceremden görüneni yazabilirim. Dolayısıyla aşağıda yazdıklarım tamamiyle beni bağlar. Ve her cümle "Bence" öyledir, herkesin deneyiminin farklı ve kendine göre olduğu gibi..
Ben çalışmamayı seçtim şimdilik. Hayatımın bunu seçebileceğim noktasına gelene kadar da açıkçası değil çocuk, evlilik bile düşünmedim. Evet mantığının sesinden başka bir şey dinlemeyen bir Oğlak burcuyum , o ayrı. Bebeğin yanında olmak, 3 aylıkken onu bakıcıya bırakmamak, mesleğim gereği gecenin körlerine kadar çalışırken evdeki bebek beni özlüyor diye düşünüp duygusala bağlamamak için verdim bu kararı. Herşeyi düşündüğümü zannetmiştim, ama düşünmediğim toplumun çalışmayan anneye bakış açısıymış, onu gözden kaçırmışım. Özellikle hemcnsleriniz sizi yargılarken acımasız davranabiliyor. Buyrun bakın üşenmedim maddeledim her zamanki gibi :)

- İşe gitmiyorsanız, bu sizin yan gelip yattığınızı gösterir. Çünkü bebekler ve çocuklar akşama kadar uslu uslu otururlar ve sizin yapacak hiç bir işiniz olmaz. Bu nedenle İşe gitmeyen anne, çalışmayan annedir.
- Çalışmayan bir anneyseniz, en elitist zevkiniz kadın programları izlemek olabilir ve eğitim -kültr seviyenizle ilgili çok yüksek beklentilere girilmemelidir.
- Eşiniz sizden daha baskın, daha akıllı ve daha yetkindir.
- Eğitimli bir kadın olarak evde oturuyorsanız en iyi tabiriyle kendinize yazık ediyor ve aptallık ediyorsunuzdur.
- Daha önceden çalışan bir anneyseniz, hayatı boyunca çalışmamış 60 yaşında dınının dınısı akraba teyzeler bile gördüklerinde ne zaman işe başlayacağınızı sorar.
- Çalışan kadınlar çocuklarından ayrılarak ne kadar büyük fedakarlıklar yaptıklarını tane tane anlatırlar ve siz otomatikman gelen bir suçluluk duygusuyla kafanızı sallayarak dinlersiniz.

Şimdi bu konuylailgili yazarken maddi zorunlulukları bir yana bırakırsak, şunu söylemek istiyorum ; Anne olduktan sonra çalışmak da, çalışmamak da birer tercihtir. İSteyen hayat içindeki iki rolü de beraber yürütmeye karar verir, işine geri döner. Hatta bu işe geri dönme mevzusunu, çok sıkılmıştım, nefes almaya ihtiyacım vardı kelimeleriyle açıklayan arkadaşlarım var, ki gayet normal karşılıyorum. İsteyen, biraz ara vereceğim, bir yaşına iki yaşına kadar der. İsteyen, çalışacağım ama kendi kurallarımla der ve bir maceraya atılır, kendi işini kurar ( ki blogger camiasında çok görüyoruz bu örneği) . İsteyen de hayır artık ben bir anneyim der evde oturur çalışmak filan aklına gelmez. Ben bunların hepsini normal, hepsini birer tercih olarak ve kişiye özgü görüyorum . Bence kimse kimseye açıklama yapmamalı. Herkesw istediği gibi bir anne olmalı.
Bebeğin her anında yanında olmak ne kadar güzelse, eminim hayatta annelikten başka vasıfların olması, başka bir role daha girebilmek de o kadar güzeldir.
Kimse birbirini yargılamamalı o nedenle, komşunun bahçesi herkese daha güzel görünebilir, ama hepimizin evi aynı sokakta sonuçta, hepimiz ANNEYİZ, , öyle değil mi?

2 yorum:

  1. Evet, aynen öyle valla. Pek bi güzel özetlemişsin durumu. Ben çocuk doğduktan 3 ay sonra işine dönmüş bir anne olarak, aynen katılıyorum dediklerine. Nasıl ki her işin zorluğu var ve bir tek o işi yapanlar anlar gerçek durumu; bu da öyle bir şey bence...

    YanıtlaSil
  2. Yine ben!:)

    Ben de bebeğime kendim bakmayı seçtim. Ne de iyi yapmışım. Kızıma her bakışımda böyle düşünüyorum. Hoş benim mesleki bir avantajım var. Serbest avukatım, ev-ofis yürütüyorum dosyalarımı ve doğumdan sonra daha bir seçerek alıyorum işlerimi. Bir nevi kızıma kendim bakarak çalışmaya devam ediyorum. Annemin desteğiyle tabii. Bilmez ki dışarıdan yorum yapanlar, bebekli bir evde tv açılmaz, açılmamalı, bebek dışında hiçbirşeyle ilgilenmeye vakit kalmaz, yeri gelir tuvalete gitmek bile problem olur. Kitap okuyamıyorum, kendime vakit ayıramıyorum diye ağlayıp sızlanılır ama sonra bir minicik dokunuşla ağız kulaklara doğru yol alır. Ne büyük mutluluktur! Kimseye tercihlerden dolayı laf düşmez kısacası.

    YanıtlaSil