Bazen bağırıyor, bağırıyor, kızıyor ve vuruyor.
Bazen ben de ona bağırıyorum. En çok da beni korkuttuğu zaman. Mesela koltuğun üzerine çıkıp zıplarken düşecek gibi olduğunda, ya da araç koltuğunun kemerini açmayı başarıp kapının mandalına saldırdığında...
Bazen küstüm diyip bir köşeye çekiliyor. Kollarını kavuşturup pis pis bakıyor. Hani kapısını çarpıp gidebileceği bir odası olsa ve bangır bangır radiohead dinlese neredeyse 10-15 sene önceki benim ergenlik triplerim.
Bazen telefonu elime verip, konuş konuş diyor, ya da sen burada otur sakın kalkma diye bir yere oturtuyor beni. Sonra koşup çatal bıçak rafına saldırıyor, veya buzdolabına. Plan yapıyor beni oyalayıp isteklerine kavuşacak aklınca.
Bazen de ben evden çıkarken yüzünde zoraki bir gülümseme bay bay yapıyor. Hatta bazen hiç bakmıyor bile. Hani ağlasa daha iyi olurdu bakışlarından.
Bazen inanamıyorum. Zaman ne kadar hızlı geçiyor, hiçbir şey statik değil, anlayamıyorum.